Dün marketten çıkarken elime tutuşturulan 200 TL’lik banknotu inceledim. Bir zamanlar cüzdanımızda taşımaktan korktuğumuz, harcarken iki kez düşündüğümüz bu kağıt parça, artık sıradan günlük alışverişlerimizin bir parçası haline gelmiş. Düşündüm de, Türkiye’nin en büyük banknotunun sadece 200 TL olması, paramızın değerini ve para algımızın nasıl dönüştüğünün çarpıcı bir göstergesi.
Bir zamanlar 100 TL ile bir haftalık market alışverişi yapabilen bir toplumdan, bugün aynı parayla ancak bir öğün yemek yiyebileceğimiz günlere geldik. Bu dönüşüm, sadece ekonomik bir gerçeklik değil, aynı zamanda toplumsal hafızamızda ve algımızda derin izler bırakan psikolojik bir süreç.
Rakamların anlam kayması yaşadığı bu dönemde, “pahalı” kavramı yeniden tanımlanıyor. Eskiden lüks olarak gördüğümüz şeyler, bugün artık temel ihtiyaç kategorisine giriyor. Bir kahve içmek için ödediğimiz 70-80 TL, birkaç yıl önce akşam yemeği bütçemizdi. Bu değişim o kadar hızlı oldu ki, zihnimiz buna adapte olmakta zorlanıyor.
Para birimlerinin satın alma gücündeki değişim, aslında sadece ekonomik değil, psikolojik ve sosyolojik bir dönüşümü de beraberinde getiriyor. Bugün 200 TL’lik banknot, henüz 10 yıl önce tanıtıldığında sahip olduğu değerin çok altında. O günlerde cebinde 200 TL taşıyan biri kendini güvende hissederken, bugün aynı miktar ancak günlük ihtiyaçlarımızın bir kısmını karşılayabiliyor.
Peki bu durum toplumsal algıyı nasıl etkiliyor? İnsanlar artık büyük rakamlarla düşünmeye, büyük rakamlarla yaşamaya alışıyor. “Bin lira” kavramı, eskiden bir serveti ifade ederken, bugün haftalık market alışverişi anlamına geliyor. Bu algı değişimi, paranın değerini yitirmesinden daha tehlikeli bir durum çünkü normalleşmeye başlıyor.
Çocuklarımız için daha da çarpıcı bir durum söz konusu. Harçlık olarak 50-100 TL alan bir çocuk için, bu miktar artık sadece bir atıştırmalık ve belki bir içecek anlamına geliyor. Onların para algısı, bizimkinden tamamen farklı bir çerçevede şekilleniyor.
Ekonomi tarihine baktığımızda, birçok ülkenin yüksek enflasyon dönemlerinde daha büyük banknotlar basmak zorunda kaldığını görüyoruz. Türkiye’nin hala 200 TL’lik banknotla yetinmesi, belki de psikolojik bir sınır. Daha büyük banknotlar basmak, paranın değer kaybını resmen kabullenmek anlamına geliyor.
Yakın gelecekte muhtemelen 500 TL’lik, belki 1000 TL’lik banknotlar da göreceğiz. Ancak asıl soru şu: Bu banknotların basılması, ekonomik bir zorunluluk mu yoksa değişen para algımızın bir sonucu mu olacak?
Para algımız değişirken, değerlerimiz ve önceliklerimiz de dönüşüyor. Belki de en tehlikeli olan, bu dönüşümün farkında olmadan yaşanması. 200 TL’lik banknotun değerini düşünmek, sadece ekonomik durumumuzu değil, toplumsal bilincimizi de sorgulamaya vesile olmalı.
Cüzdanınızdaki 200 TL’ye bir kez daha bakın. Onun hikayesi, aslında hepimizin hikayesi.
YORUMLAR