Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Serkan Tatoğlu
Serkan Tatoğlu

SÜPERMEN “AMERİKAN RÜYASI”NI NEDEN BİTİRDİ?

Kırmızı pelerini savuruyor hâlâ gökyüzünde, ama artık eskisi gibi umut vermiyor. Clark Kent’in gözlerinde gördüğümüz o masumane iyimserlik yerini karmaşık bir melankoliye bıraktı. Süpermen, bir zamanlar Amerikan Rüyası’nın canlı sembolüydü; bugün ise bu rüyanın nasıl kabusa dönüştüğünün acı tanığı.

ALTIN ÇAĞIN SONU

1978’de Christopher Reeve’in canlandırdığı Süpermen, temiz bir Amerika’ya inanıyordu. Kırsaldan gelen sade değerler, dürüstlük, fedakârlık ve mutlak iyiliğe olan inanç… Bu karakter, II. Dünya Savaşı sonrası Amerika’sının kendine olan güvenini yansıtıyordu. “Truth, justice and the American way” sloganı boş bir klişe değil, gerçekten yaşanabilir bir idealidi.

Ama sinema dünyası değişti, çünkü Amerika da değişti. 11 Eylül saldırıları, Irak Savaşı, ekonomik krizler ve toplumsal kutuplaşma, o masum kahramanlık anlayışını sarsmaya yetti. Artık siyah-beyaz bir dünyada yaşamıyorduk; gri tonların hâkim olduğu karmaşık bir gerçeklikle yüzleşmek zorundaydık.

ZACK SNYDER’IN KARANLIK VİZYONU

2013’te “Man of Steel” ile başlayan süreç, Süpermen’i tamamen dönüştürdü. Zack Snyder’ın elinde karakter, artık sorgulanabilir kararlar alan, hatta öldürmeyi göze alabilen karmaşık bir figür haline geldi. Henry Cavill’in Süpermen’i, geleneksel kahramanlık kodlarını çiğneyerek General Zod’u öldürdüğünde, sinemaseverlerin bir kısmı ayağa kalktı, bir kısmı ise şoke oldu.

Bu dönüşüm tesadüf değildi. DC Sinematik Evreni, Marvel’ın renkli ve eğlenceli yaklaşımına karşı bilinçli olarak daha karanlık bir ton seçti. Batman vs Superman’de gördüğümüz, toplumun kahramanlarından bile şüphe ettiği bir dünya, aslında günümüz Amerika’sının otoriteye olan güvensizliğinin bir yansımasıydı.

KAHRAMAN MİTİNİN ÇÖKÜŞÜ

Modern sinema, kusursuz kahramanlardan uzaklaşıyor. Iron Man’in narsisizmi, Batman’in faşizan yöntemleri, Captain America’nın sisteme olan inancının sarsılması… Tüm bu gelişmeler, toplumun artık mutlak otoritelere inanmadığının göstergesi. Süpermen de bu dalgadan nasibini aldı.

“Justice League” filminde gördüğümüz, öldükten sonra diriltilen ve geçici olarak “kötü” olan Süpermen, metaforik olarak çok güçlü. Amerikan Rüyası da öldü ve diriltilmeye çalışıldığında, tanıdığımız şey olmaktan çıktı. Artık ona körü körüne güvenemiyoruz.

TOPLUMSAL DEĞİŞİMİN SİNEMATİK YANSIMASI

Sinema, her zaman toplumun aynasıdır. 1940’larda Nazi’lere karşı savaşan Süpermen, net bir düşmanı vardı. Bugünkü Süpermen ise kendi içindeki çelişkilerle, kendi gücünün sorumluluğuyla mücadele ediyor. Bu, güç sahibi olan herkesin – devletlerden şirketlere, bireylerden kurumlara – nasıl sorgulandığı bir çağın ürünü.

“The Batman” filminde Robert Pattinson’ın canlandırdığı karakter, sistemin bir parçası olmaktan ziyade onunla mücadele eden bir figür. Benzer şekilde, modern Süpermen de artık sistemin bekçisi değil, sistemin mağduru ve eleştirmeni konumunda.

UMUDUN YENİDEN İNŞASI

Peki bu durum kalıcı mı? James Gunn’ın yeni DC Evreni planları, karakterleri biraz daha geleneksel tonlarına döndürme vaadiyle geliyor. Ama artık o masum kahramanlık dönemine geri dönmek mümkün değil. İzleyici olarak bizler de çok şey gördük, çok şey öğrendik.

Belki de Süpermen’in yeni misyonu, Amerikan Rüyası’nı yeniden canlandırmak değil, onu yeniden tanımlamak olmalı. Kusursuz bir Amerika hayali yerine, hatalarından öğrenen, eksikleriyle yüzleşen ve gerçek adalet için mücadele eden bir toplum vizyonu.

Kahramanlarımızın değişmesi bizim değişmemizin göstergesi. Süpermen “Amerikan Rüyası”nı bitirmedi; o rüyanın zaten çürümüş olan kısımlarını görünür kıldı. Ve belki de bu, yeni bir rüyanın başlangıcıdır.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER