Her iki kelime de aynı kökendendir. Nush, birilerine öneri ile tavsiyeler ve toplumsal uzlaşı ile birlikteliğin sağlanması ve de devam ettirilmesi için aklı başında yani bilge bireylerin yaptığı nasihatleri ifade etmektedir kısaca. Us ise aklı yani olumlu ile uyumlu ve duyumlu ile akıllı olmayı ve de aklı yerli yerinde kullanmayı hatırlatmaktadır. Uslanmak; başkalarını her alan ve anlamda rahatsız etmemektir. Ancak bu bağlamda hakkını aramamak, her emre boyun eğmek, rüzgârın esişi ile suyun akışına ve güneşin batışına ayak uydurmak anlaşılmamalıdır.
Öneri ve tavsiyelerde bulunacak bireyin konumu, bilgi düzeyi ve birikimi ile örf adet ve ananeler ve de kanun ve nizamlara uyum göstermesi yanında davranış boyutunda toplum tarafından kabul görmüş bir kişiliğe sahip olması da olmazsa olmazlar arasındadır. Ağzı olan herkes her şeyi söyleyebilir ancak; ulular ile kutlular, bilgeler ile arınmışlar, ağarmışlar ile nurlanmışların söylemlerine ekleyebileceğimiz bir şeylerin olamayacağı savındayım.
Dini İslam’ın Mezhepler Tarihi adıyla bilinen bir boyutu vardır. Bu bağlamda Numan Bin Sabit yani İmam-ı Azam Ebu Hanife o tarih sürecinde rol üstlendirilenlerin en önde gelenlerindendir. Hal böyle olunca O’nun oğlu Hammad’a yaptığı şu öneriler eğer içselleştirilebilirse her iki cihanda da mutlu ve mesut ve de bahtiyarlığı yakalamanın mümkün olabileceğini düşünüyorum. Hammad’a yaptığı öneriler:
“Allah’tan kork, duyu organlarını günahlardan koru ve takva sahibi ol. Allah’ın kulu olduğunu bilerek O’nun emirlerini yerine getir.
Amel etmek için muhtaç olduğun ilmi daima tahsile çalış, cehaletten kurtul.
Dinine ve dünyaya faydalı olacak kimselerle arkadaşlık yap.
Nefsine rıfk ve adaletle davran, zulmetme.
Müslüman veya zimmî (gayri Müslim); hiç kimseye düşmanlık ve eziyet etme.
Allah’ın sana verdiği mal ve mülk ile makama kanaat et.
İnsanlara muhtaç olmamak için çalış.
İnsanların sana hürmet nazarıyla bakmasını arzu etme.
İzni olmaksızın kimsenin işine karışma.
İnsanlarla karşılaştığında selam ver; onlara az, güzel ve tatlı söz söyle; iyi insanları sev, kötü insanları idare et.
Allah’ı çok zikret ve Resülullah’a (sav) da çok salâvat getir.
Her zaman muhakkak Kur’an-ı Kerim oku, sevabını Peygamber Efendimize bağışla.
Bütün sırlarını gizle.
Komşuna iyilik yap ve onlardan gelen eziyetlere sabret.
Ehl-i sünnet vel- cemaat mezhebine sımsıkı sarıl, ona göre amel et, cehalet ve dalalet ehlinden uzaklaş.
Her işte niyetin daima halis olsun, helal yemeğe gayret et.
Sağlıklı iken Allah’ın azabından korktuğun gibi O’nun rahmetinden de ümidini kesme.
Ölüm hastalığında Allah Teâla’nın merhametinden ümitli ol.”
Rehber ile önder, lider ile yönetici ve idareci, eğitici ile büyütücü, bakıcı ile aşıcı ve de umacı ile atabey ve lala görev ve sorumluluğunu üstlenen veya üstlendirilen bireylerin kılavuzluğu tarif edilemeyecek kadar önem arz etmektedir.
Türk Atasözünde “Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdirle uslanmayanın hakkı kötektir” ile “Kılavuzu karga olanın burnu pislikten kurtulmaz” deyimlerinin konumuzla örtüştüğünü düşünüyorum.
YORUMLAR