Mersin’in Toroslar ilçesinde yaşanan olay, aslında hepimizin kulağını çınlatması gereken bir gerçeği bir kez daha yüzümüze vurdu. Ağızlıksız gezdirilen bir Rottweiler, önce bir kadına, ardından da olayı anlamaya çalışan bir kuryeye saldırdı. Kuryenin çığlıkları, yalnızca o sokakta değil, bu ülkede “önlem almadan gezen sorumsuzlukların” yankısı oldu.
Her saldırı sonrası aynı cümleleri duyuyoruz: “Benim köpeğim kimseye zarar vermez.” Oysa ki mesele zarar vermek değil; mesele önlem almamak. Her canlının doğasında farklı bir içgüdü vardır. Bir Rottweiler, sahip olduğu gücüyle, yanlış bir anda, yanlış bir tepkiyle telafisi zor sonuçlara neden olabilir. Bu nedenle yasalar açık: Saldırgan ırk olarak kabul edilen köpeklerin ağızlıksız ve tasmasız dolaştırılması yasaktır. Fakat yasa kâğıt üzerinde kalırsa, sokakta akan kanın sorumlusu yalnızca hayvan değil, onu kontrol edemeyen insan olur.
Sorumluluk Hayvanın Değil, Sahibinin
Bir köpeğin saldırgan olması onun doğasından çok, sahibinin ilgisizliğinden kaynaklanır. Eğitim verilmemiş, sosyalleştirilmemiş, kontrolsüz bir şekilde dolaştırılan bir hayvanın suçu yoktur. Ancak zincirini takmayan, ağızlığını kullanmayan, uyarılara kulak asmayan bir insanın, topluma karşı büyük bir vebali vardır. Çünkü her ağızlıksız gezi, bir kazaya davetiye çıkarır. Rottweiler cinsi bir köpek güçlüdür; fiziksel kapasitesi bir insanı saniyeler içinde yere düşürebilir. Bu nedenle ağızlık sadece bir aksesuar değil, bir can güvenliği aracıdır. Ama ne yazık ki hâlâ bazı sahipler, bu uyarıları “abartı” olarak görür. Ta ki bir gün o köpek, bir kadına ya da bir çocuğa saldırana kadar…
Bir Anlık İhmalkârlığın Bedeli
Olayın videosu sosyal medyada dolaşırken, çoğu kişi “vah vah” diyerek birkaç saniye üzüldü, sonra diğer videoya geçti. Oysa o an, o kuryenin yaşadığı korku; ömür boyu hafızasında kalacak bir travmadır. Bir anlık dikkatsizlik, iki insanın hayatına korku, bir hayvanın hayatına ise nefret duygusu ekledi. İronik olan şu: bu tür olaylardan sonra çoğu zaman köpek değil, insan nefreti kazanır. Çünkü hatalı olan hayvan değil, onu koruyamayan, kontrol edemeyen, eğitmeyen insandır. Sonra aynı insanlar “Hayvan düşmanlığı artıyor” diye şikâyet eder. Oysa bu düşmanlığı doğuran şey, bilinçsizliktir.
Yasa Var Ama Uygulama Nerede?
Türkiye’de tehlikeli ırklar listesinde yer alan köpeklerin ağızlık, tasma ve kayıt zorunluluğu var. Ancak uygulama eksik. Belediyeler denetim yapmadığında, vatandaş duyarsız davrandığında, her yasa kâğıt üzerinde kalmaya mahkûm oluyor. Oysa bir denetim, bir ceza ya da bir uyarı; belki bugün bir hayat kurtarabilirdi.
Sokakta yürüyen her çocuk, her yaşlı, her kadın, “acaba bu köpek saldırır mı?” korkusuyla yaşamak zorunda değil. Bu korkuyu bitirmenin tek yolu, bilinçli sahipliktir. Hayvanlar saldırmaz, insanlar ihmalkâr olur. Bir köpeği sevmek, onu özgür bırakmak değil, onu koruyabilmektir. Bir zincir eksikse, bir ağızlık unutulmuşsa, orada eksik olan sevgi değil, sorumluluktur.







YORUMLAR