Bazen modern hayatın telaşında kaybolduğumuzda, doğadaki en sakin varlıklara bakıp düşünmek gerekiyor: Mesela koalalar. Evet, yanlış duymadınız. Koalalar, yaşadıkları hayatla insanoğluna beklenmedik bir ders veriyor.
Bu sevimli Avustralya yerlileri günlerinin 23 saatini uyuyarak ve yemek yiyerek geçiriyor. Geriye kalan o kıymetli bir saatlerini ise eş aramaya ayırıyorlar. Eğer eş bulamazlarsa? Hiç dert etmiyor, gayet doğal bir şekilde kaldıkları yerden uyumaya devam ediyorlar. Ne panik, ne stres, ne kendini yıpratma…
Şimdi bir düşünün: Biz insanlar hayatımızın çoğunu hedefler, beklentiler ve sosyal baskılar arasında oradan oraya koşturarak harcıyoruz. Sabah gözümüzü açar açmaz bildirimlere, maillere, bitmeyen iş listelerine maruz kalıyoruz. Hedefler büyüdükçe mutluluğun da o hedeflerin arkasında gizli olduğunu zannediyoruz. Oysa koalalar bunun tam tersini yapıyor. En temel ihtiyaçlarına odaklanıyorlar: Dinlenmek, beslenmek ve uygun bir partner bulmaya çalışmak. Olmazsa da dramatize etmiyorlar; hayat devam ediyor.
Belki de koalalardan alacağımız en büyük ders bu: Her zaman her şey yolunda gitmeyebilir. Hayat, planladığın gibi ilerlemeyebilir. Peki ne yapmalı? Koalalar gibi davranmalı. Olmuyorsa zorlamamalı. Koşullar elverdiğinde, doğru zamanda bir eş bulacaksın. Yoksa da hayat güzelliklerini kaçırmamak lazım: Biraz daha uyumak, biraz daha beslenmek, biraz daha huzur bulmak.
Belki de modern insanın unuttuğu şey tam da bu: Kendine zaman ayırmak, doğaya kulak vermek, koalaların sakinliğini hayatına taşımak. Kendi iç sesini duymadıkça dış dünyanın gürültüsü arasında kaybolmak kaçınılmaz oluyor.
Sonuçta hayat; belki de biraz daha yavaşlamayı, biraz daha kabullenmeyi ve tıpkı bir koala gibi her şeyin zamanla olacağını bilmeyi gerektiriyor. Ne dersiniz, bugün biraz koala gibi yaşamayı dener misiniz?
YORUMLAR