Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Serkan Tatoğlu
Serkan Tatoğlu

Güzelliğin İçindeki Tehlike: Zehirli Canlılar

Dünya, nefes kesici bir çeşitlilikle dolu. Uçsuz bucaksız okyanuslardan göğe yükselen ormanlara, çöllerden buzullara kadar yaşamın binbir rengine rastlamak mümkün. Ama bu güzelliklerin içinde, fark edilmek istemeyen bir gerçek daha gizli: Hayatta kalmanın zehirli hali.

Doğa bazen kendini savunmak için dikenler çıkarır, bazen tüylerini kabartır, bazen de içine ölümcül bir sıvı gizler. Gezegenimizde öyle canlılar var ki bir damla sıvısıyla bir fili bile yere serebilir. Onlara “zehirli hayvanlar” diyoruz ama bence bu sadece bilimsel bir tanım değil; bu canlılar aynı zamanda hayatta kalmanın en sessiz çığlığı.

Örneğin ok kurbağası… Bu minicik, rengârenk canlıya baktığınızda bir tehlike değil, bir tablo görürsünüz sanki. Ama derisinde taşıdığı zehirle bir orduyu susturabilecek güce sahiptir. Kutu denizanası ise okyanusların cam gibi yüzen hayaletidir. Gözle görülmeyecek kadar şeffaftır ama teması bile kalp durmasına neden olabilir.

Taipan yılanı, zehirli sarı akrep, tahta kurusu balığı (pufferfish) ya da konik deniz salyangozu gibi canlılar sadece yaşamak için öldürücüdür. Ne kin duyarlar ne hırs. Doğa onlara sadece hayatta kalma görevini vermiştir, onlar da bunu kendi yöntemleriyle yerine getirir.

Ama şu soruyu da sormadan edemem: Bu kadar ölümcül özellikleri olan hayvanlara neden “canavar” gibi bakıyoruz? Onlar bize zarar vermek için değil, kendilerini korumak için böyleler. İnsan, her tehdidi düşman sanıyor; ama doğada tehdit yoktur, denge vardır.

Bu 10 zehirli canlıdan bazıları, doğada bir şifanın da habercisi olabilir. Bilim insanları zehirleri laboratuvarlarda inceleyerek ilaçlar geliştiriyor, hatta bazı kanser tedavilerinde bu canlıların toksinlerinden faydalanılıyor. Ölümün içinden yaşam çıkarmak… İşte doğanın bize sunduğu bir başka mucize.

Bazen düşünüyorum da… Belki de asıl tehlike, silahı elinde tutan değil, silahsız gibi davranıp tehlikeyi yanında taşıyandır. Renkli kabuklar, şeffaf dokular, ufacık gövdeler… Ne kadar savunmasız görünürse o kadar ölümcül. Çünkü doğada zaafını gösterenin ayakta kalması için ya hızlı kaçması gerekir ya da çok güçlü bir savunmaya sahip olması…

Ve biz insanlar? Bizim ne rengimiz değişiyor, ne dikenimiz var. Ama yalanımız, kıskançlığımız, nefretimiz… Belki de en tehlikeli zehir bizde saklı. Ve hiçbirimiz o zehri üzerimizde taşıdığımızı fark etmiyoruz bile.

Gezegenimizdeki 10 zehirli hayvanı tanımak, aslında kendi içimizdeki tehlikeli duygularla yüzleşmek gibi. Doğayı izledikçe kendimizi anlamaya başlıyoruz. Çünkü bazen bir kurbağanın sırtında, bazen bir akrebin kıskacında hayatın ne kadar hassas ve keskin olduğunu görüyoruz.

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER