Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Özdemir

BİLGE, ŞAİR VE KOMUTAN

        İstanbul’un Fatih’i; tarihlerin yazdığı, menkıbelerin dizdiği, hatıraların süzdüğü, düşmanların bile itiraf etmekten bezdiği, hatta küçücük beynimizin düşünemeyeceği ile hayal bile edemeyeceği, belki de kabullenmekte zorlanacağı kadar pek çok meziyet, iyi niyet, donanım ile özellik ve güzelliklere sahipti.

Fatih Sultan Mehmet Han, daha şehzadeliği zamanında dini, milli, felsefi, siyasi, sosyal ve fen bilimlerini öğrenmiş ve Lalaları tarafından yönetime hazırlanmıştı. Kazandığı donanımları sayesinde o devirde eşine rastlanmayan medeni bir devlet teşkiline, savaş sanatının bir başlangıç noktası olacak biçimde tesis ve düzenlenmesine ve de devlet yöneticiliğinin bütün inceliklerine vakıf olmuştu. İleride kazanacağı “Hükümdar” unvanını “Bilge” sıfatıyla süsleyecek derecede, çeşitli bilim dal ve kollarından tam olarak yararlanmış; Arapça, Farsça, Latince, Yunanca ve İbranice gibi dilleri de öğrenerek Doğu ve Batı dünyasının tüm geçmişiyle ilgili bilgi ve bulgulara sahip olmuştu.

Eşsiz Sultan Fatih; dinin ve devletin sonsuza dek yaşatılması için gerekli olan fetih hareketlerine ve bu amaca ulaşabilmenin en zor tarafı olan İstanbul’dan başladığını hepimiz çok iyi biliyoruz.

Zor zamanlarda bile yapılması gerekli iş ve işlemlerde bıkkınlık ve gevşeklik göstererek vazgeçmenin acizlerin işi olduğunu, üstün seciyeli kişilerin ise mutlaka bir çıkış yolu bulması gerektiğini bilen Sultan Mehmet Han, Bizans’ın Haliç’in ağzına dizip çektiği zincirleri kırıp geçemeyeceğini görünce dağ, tepe ile taşları denize çevirircesine, gemilerini karadan yürütmeyi başarmıştı.

İstanbul’un Fatihi Mehmet Han, ateşli silahlara ve bu konuda planlı ile gizli ve titiz çalışmaya her zaman çok ehemmiyet vermişti. O’nun İşkodra kuşatmasına götürdüğü yalnız ateşli silahlarla donanmış ordusu o zamanın koşullarında dünyada ilk defa görülen ve yaşanılan bir gelişmeydi. Bu bağlamda Türk Hakanı, günümüzdeki harp sanatının ilk lideri ve ilk kâşifi sayılır. O’nun devletine yadigâr ettiği sistem Osmanlı Türklerine ve maharetli komutanlarına dünyayı titreten zaferleri temin etmişti.

Sultan Mehmet Han’ın askeri dehası yanında insani yönü ile siyasi, sosyal ve idari kabiliyeti de son derece dikkat çekicidir. Bunun en büyük göstergesi, yayınlayıp ferman buyurduğu en meşhur “Kanunname”dir ki, bununla devletin binası (yapısı) adil, sağlam ve kalıcı bir temel üzerine tesis edilmiştir. Yirminci yüzyılın Türk Önderi Atatürk’ün “Adalet mülkün temelidir” ikaz ve uyarısıyla atalarının söz ve davranışlarıyla birebir örtüştüğünü söylemek de yerinde olacaktır.

Fatih Sultan Mehmet’in “Kanunnâne”sinde Haliç’i doldurmaktan korumak için kenarlarına ayrık otundan başka bir şey dikilmemesi gibi idarenin yapılması gereken en küçük ayrıntıya bile dikkat ettiğini görmekteyiz. Biz bu gün ne yaktık? Haliç’i ve de İstanbul’u nasıl yaşanılmaz hale getirebildik? Hiç düşündük mü? Alınan önlemleri yerine getirdik mi? İstanbul’u fethettiğimizi söylemekten, törenler düzenlemekten ve atalarımızla öğünmekten başka ne yapabildik? Sorunlar yumağı haline getirilmesine hep duyarsız kaldık.

O’nun İstanbul’a davet ettiği, koruyup sahip çıktığı, çalışma alanlarını düzenlediği, imkânlarını seferber ettiği ilim ve fen adamlarıyla memleketimizi imar edip bilim yuvası özelliği kazandırdığı ve Osmanlı sarayını dünyanın en gelişmiş ve en büyük mektebi haline getirdiğini ve de bilgeliğin öncülük yükünü taşıdığını pek hatırlamıyor gibiyiz.

“Geçme nâmert köprüsünden ko aparsın su seni,

Yatma tilki gölgesinde ko yesin arslan seni,

Kulluğundan etmesün âzâd Allâh’ım beni..!” diyen bilge, şair ve komutan Türk

Hakanı Fatih Sultan Mehmet Han’ı başka bir boyuttan da algılayabileceğimizi düşünüyorum.

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER