Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Özdemir

TÜRKLERİ TANIMA TEKNİKLERİ

Her bireyin genel alanı olduğu gibi özel alanı da vardır. Özel alanı kendine ait özel davranış, yaşam, kavrayış, bilgi ile beceri ve sunum ile gösteri vb. tümünü içermektedir. Bireyin özel alanına müdahale etmek pek doru değildir bana göre. Yasalar ve örf ile adetler gereği müdahale edilmesi gereken hususlar saklı kalmaktadır. Özel alanım diyerek pek çok olumsuzluk ile doyumsuzluğun, biçimsizlik ile geçimsizliğin, bilgisizlik ile belgesizliğin, miskinlik ile tiksindiriciliğin, tembellik ile betbahlığın, yalancılık ile dolandırıcılığın vb. arkasına sığınmak zekâ özürlü olmayanlar için akıl karı değildir.

Hiç düşündük mü? Her bir Türk Milleti bireyi kültür elçisidir. Onun sergileyeceği olumlu davranışlar kendisine, olumsuz ve toplun nazarında pek de hoş olmayan tutum ile davranışları Türk toplumuna mal edilir. Yaşamın genel kuralı budur. Böyle olunca da olumsuz tutum ve davranışlar ile gülünç iniş ve çıkışlardan, nahoş buluş ve sunuşlardan, kuralsız çöküş ve kalkışlardan, örfümüzle örtüşmeyen duruşlardan, ananelerimizle paralellik arz etmeyen uygulamalardan kaçınmamız gerekir. Bu yolun yolcusu olarak bir sonraki adımı atarken ayağımızın yere sağlam basmasına ve görüntünün hoş mu hoş olmasına ve de kubbede hoş bir seda kalmasına özen göstermeliyiz. O’nlar yani göçüp giden büyüklerimiz böyleydi, ya biz nasılız? Biz:

Taksi dolmuş veya otobüsler ışıklarda durunca inmeye, okuryazarlığımız pek olmadığından ya da işimize gelmediğinden de arka kapıdan binmeye ve ön kapıdan inmeye çalışırız. Çünkü biz “İNİLİR” veya “BİNİLİR” yazısını oraya konuşlandıranlara kızarız. Belediye ring otobüsünün (Balıkesir için söylüyorum) durak haricinde durmasını ister, duraklar dışında durmayan garip şoföre hakaretler yağdırırız. Durulmaz, park edilmez yerler ile ışıklarda park eder, girilmeze girer, dönülmeze döneriz. Hasta, hamile ve yaşlılara pek yer vermez, kırmızıda geçer, yeşilde durur, tek elle araç kullanırken telefonla konuşmaya bayılırız. Sinyal veremez, yolu göremez, tabelayı okuyamaz bir hastalığımız vardır.

Yerlere bolca izmarit ile pet ve küt atar; aksırır, tükürür, irkilir, höykürür, nara atar haykırırız. Başımızı örtünce müselman, popumuzu açınca da sosyalman olduğumuzu sanırız. İşine gelmediğinde hak ile hukuku bilmez, yükseklerde tutunmuşsa aşağıya inmez, haksızlığa kanat gerer ve de üstünlerden olduğumuzu sanırız. Variyetimizle öğünür, geçmişimizi anar, çevredekini ikna arenasına dalarız. Gürültüyü sever, kavgayı yeğleriz. Kendimizi metheder, karşımızı pek görmez ama beleşi çok mu çok severiz. Günümüz genelinde iş değil laf üretir, kamu ve yönettiğimiz özel sektör ile garibanı sövüşleriz. Söz hakkı düşmese bile ortaya atılır ve de mangalda kül bırakmayız.

Geri dönüşüm torba, paket ile kutu ve toplama yerlerine hiç aldırış etmez; her yere ve her yöne atıklarımızı bırakmaya yarış yaparız. Parklarda çekirdek çıtlar, peçete atma yarışına girer, aksırır ve tükürür, çimler ile çiçekleri yolar, ayakkabılarımızla bankların üzerinde gezer ve bağlantı vidalarını sökmeye çalışırız. Tuvalet kültürümüzün gereği edindiğimiz kalem ile sprey boyalarla görüntü kirliliği yaratmakta toplum olarak bizden yukarıda ve önümüzde kimsecikler yoktur. Olsa da onlara asla yol ve yer vermeyiz ve de olumsuz payemizi asla onlara kaptırmayız. Mahalle ile kasaba, il ile ilçemin; cadde ile sokaklarımın, park ile bahçelerimin, oyun ile spor alanlarımın, eğlence mekânı ile mesire yerlerimin görünümü maalesef bu!

Ziya Paşa’nın;  “Âyînesi iştir kişinin, lâfa bakılmaz” dediği gibi bunları çoğalttıkça sizin de ekleyeceğiniz pek çok davranış bozukluğumuzun olduğunu hissedeceğinizi düşünüyorum.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER