Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Özdemir

SONRADAN GÖRENLER

 

 

Bir şeye sahip olmak isteyip de olamayan, fakat kaderin cilvesi hırs ile veya çaba ve gayretiyle bir takım kazanımlar elde edenler, hatta bu kazanımları alnı terlemeden ele geçirenlerin toplum içindeki sayılarının son yıllarda giderek hayli arttığını söyleyenlerimiz yadsınamayacak kadar göze çarpıyor. Zaman zaman bu söylemlerin gerçek payı taşıdığına şahit olanımız vardır aramızda.

Eskilerin tabiriyle “nal der mıh demez” veya “bir adım geriye gitmez” ya da kendi doğrularından başka doğruların da olabileceğini kabul etmeyen bu tür bir yaşam tarzı sergileyenlerin psiko-sosyal bir hastalık içinde olabileceklerini sanıyorum. Bu tür bireyler genelde sonradan görenlerdir. Yani “Sonradan görme, gâvurdan dönme!” sözünü anımsatıyor bizlere.

Toplumun her kesimindeki değişik düşünce ile inanç ve uygulama alanında makam ve mevkisi ne olursa olsun pek çok insanı bu tür bir yöntem belirleyip uygulama safhasına iten sebepler de olabilir. Ya da benzer nedenleri kendileriyle içselleştirmişlerdir. Kanımca bir takım nedenler şunlar olabilir:

Bilim erbabı olanlar; yani bir şeyler bilen bireyler, kendilerini büyük, onların bilmediklerini de aşağı, hakir görürler. Kendileri için her zaman ve her yerde saygı ile hizmet beklentisi içinde olurlar.

Tanrıya karşı ibadet içinde bulunanlar; sürekli ibadet eden birey, yani her anı ibadetle meşgul geçen kimsenin büyüklenmekten kurtulması zordur. Büyük ve elit bir birey olduğunu hep gündemde tutması gözlerden kaçmaz. Toplumun çoğunun yanlış yolda olduğunu yani öbür âlemde helak olacağını ve yalnızca kendisinin kurtulacağını zannederler.

Asil bir aileden olduğunu iddia edenler; bir takım bireyler soyu ile sopu ve asaletiyle her dem övünürler. Kabil, Adem Peygamberin oğlu idi. Ne var ki babasına inanmadı ve de imansız göçüp gittiğini hatırlamak bile istemezler.

Güzelliğine güvenenler; görüntü güzelliği ile gurur duymak ve övünç kaynağı olarak görmek genelde bayanlarımızda görülmekle birlikte, pek çok baylarımız bile yakışıklılıklarıyla pek de pabuç bırakmamaktadırlar. Ne var ki Yüce Yaratan insanların dış görünüşlerine değil de, kalplerine baktığını ilan etmiştir.

Mal varlığı; bir takım varsıllar, varlıklarının çokluğu nedeniyle kendilerini yoksullardan üstün görmektedirler. Şarkılarımıza bile yansıyan Karun çok varsıl idi. Servetiyle birlikte kayıplara karışıp gitti ve sadece mitolojisini hatırlamaktayız.

Güçlü olanlar; bedensel güce sahip olanlar, güçsüzlere karşı her zaman ve her yerde üstünlük taslarlar ve gözdağı vermekten geri durmazlar. İnsandan daha kuvvetli olan pek çok yaratığın evrende var olduğunu hatırlamazlar.

Yakınlarının çokluğu; bir takım yörelerimizde aşiretlerinin, evlatlarının, akrabalarının, tanıdıklarının çokluğu ile üstünlük taslarlar ve ortalığı kasıp kavurarak yasaları bile hiçe sayarlar.

Sınırları zorlayarak aşmağa çalışmak ne kadar kabul edilemez bir yaklaşım ise, haddini ve hududunu bilebilmek ve çizgiyi aşmamaya özen göstermek, yasa, tüzük ve yönetmelikler ile örf, adet ve ananelere uygun yaşam biçimi sergilemenin ve de yaygınlaştırmanın paha biçilemez bir değer olduğunu düşünüyorum.

 

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER