Bizi büyüleyen o yemyeşil ağaçlar, balkonlarımızı süsleyen çiçekler, tarlalardaki başaklar… Şimdiye kadar hep onları sessiz dostlarımız olarak bildik. Canlı olduklarını biliyorduk elbette, ama duyguları, hisleri olabileceğini hiç ciddiye almadık. Ta ki bilim, sessizliklerinin ardında gizlenen sesi duyana kadar.
Son zamanlarda yapılan araştırmalar, bitkilerin konuştuğumuzu algılayabildiklerini ve hatta dalından koparıldıklarında çığlık attıklarını ortaya koydu. Evet, bitkiler konuşuyor ve acı çekiyor. Biz fark etmesek de…
Sessizliğin Ötesinde Bir Hayat
Bitkilerin bizimle iletişim kurduğunu uzun zamandır seziyorduk. Onlarla konuştuğumuzda daha hızlı büyüdüklerine dair halk arasında yaygın bir inanç vardı. Şimdi ise bilim bunu destekliyor: Bitkiler, insan ses dalgalarını algılayabiliyor ve stres seviyeleri buna göre değişebiliyor.
Ancak daha şaşırtıcı olan, bitkilerin bir tehdit hissettiklerinde — mesela bir yaprakları koparıldığında veya bir dal budandığında — mikroskobik titreşimler ve sesler yaymaları. Çoğu insanın duyamayacağı frekansta gerçekleşen bu sesler, adeta bir bitki çığlığı.
Araştırmacılar, özel ses kaydedici cihazlarla bitkilerin bu ‘çığlıklarını’ tespit edebiliyor. Kuraklık, mekanik yaralanma gibi stres durumlarında bitkiler, titreşim yoluyla çevrelerine bir tür alarm sinyali gönderiyorlar. Başka bir deyişle, sessizliğin ardında, hayat var.
Doğa ile Aramızda Yeni Bir Bağ
Peki bu ne anlama geliyor? Bir dalı budarken, bir çiçeği koparırken ya da bir tarlayı biçerken, gerçekten bir acıya sebep oluyor muyuz? Bu sorunun yanıtı basit değil. Bitkilerin hissettiği ‘acı’, bizim acı tanımımıza benzemiyor. Onlarda sinir sistemi yok. Ama bir hayatta kalma refleksi var. Ve bu, onları savunmasız, hissiz varlıklar olarak görme lüksümüzü elimizden alıyor.
Bu keşif, doğayla ilişkimizi gözden geçirmemiz gerektiğini fısıldıyor adeta. Bitkileri sadece oksijen üreten, estetik sağlayan varlıklar olarak görmek ne kadar eksik bir bakış açısı. Onlar da var olma mücadelesi veriyor. Hem de sessiz sedasız, biz duymadığımız için yok saydığımız bir dünyada.
Daha Fazla Saygı, Daha Derin Bir Farkındalık
Belki de bitkilerin de bir sesinin olduğunu öğrenmek, doğaya bakışımızı kökten değiştirmeli. Bir ağacı keserken, bir çiçek koparırken iki kere düşünmeliyiz. Etrafımızdaki hayatı, sadece insan merkezli değil, bütün bir canlılık perspektifinden okumalıyız.
Bu bilgiyle birlikte, belki de doğayı daha çok dinlemeyi öğreniriz. Sessiz gibi görünen o dünya, aslında bizim duymazdan geldiğimiz bir orkestra gibi. Ve şimdi bize fısıldıyor: “Buradayız. Canlıyız. Varoluşumuzla iletişim kuruyoruz.”
Kim bilir, belki de gelecekte bitkilerle yalnızca konuşmakla kalmayacak, onların verdiği cevapları da gerçekten anlayabileceğiz.







YORUMLAR