Bir çizgi film karakteri olarak kalplerimizi fetheden o turuncu beyaz çizgili, sevimli palyaço balıkları… Namıdiğer Nemolar. Onları hep arkadaş canlısı, neşeli ve uyumlu canlılar olarak biliriz. Ama bilim diyor ki, bu sevimli dış görüntü bir hayli yanıltıcı olabilir.
Yeni bir araştırma ortaya koymuş: Nemolar, kendi türlerine tahammül edemiyor! Aynı akvaryumu paylaştıkları diğer Nemo’larla geçinemiyor, kavgacı, saldırgan ve hatta dışlayıcı davranıyorlar. Ancak başka balık türleriyle daha uyumlu ve huzurlu bir yaşam sürebiliyorlar.
Bu bilgi ilk başta gülümsetiyor ama biraz durup düşününce insanın içini burkuyor. Çünkü bu sadece balıkların değil, biz insanların da zaman zaman yaşadığı bir durum.
Aynı Türle Çatışma, Farklıyla Uyum
Birbirimize en benzediğimizde, garip bir şekilde en çok çatışıyoruz. Aynı dili konuştuğumuzda, aynı geçmişi paylaştığımızda, aynı mahallede büyüdüğümüzde… Sanki aramızda bir yarış başlıyor. Küçücük farklılıklar koca duvarlara dönüşüyor. Tıpkı Nemolar gibi, biz de benzerimize tahammül edemez hale geliyoruz.
Ama farklı olanla bir araya geldiğimizde işler değişiyor. Onun kültürü bize nefes aldırıyor, onun bakış açısı zihnimizi açıyor. Tıpkı Nemo’nun bir Japon balığıyla ya da bir lepistesle daha iyi anlaşması gibi… Belki de farklılığın özgürlüğü, benzerliğin kıskacından daha geniş bir alan sunuyor.
Küçük Balıktan Büyük Ders
Elbette bu benzetme birebir insan davranışlarını açıklamaz ama sembolik olarak çok şey anlatıyor. Nemolar bize şunu hatırlatıyor:
En büyük çatışmalar çoğu zaman içimizdekilerle başlıyor.
Kendimize benzeyeni kıskanıyor, onunla rekabete giriyor, onun aynadaki yansımasına dayanamayabiliyoruz.
Belki de hep başka balıklarla değil, kendimize biraz daha az benzeyen insanlarla daha sağlıklı ilişkiler kurabiliyoruz. Belki bu yüzden farklı fikirlere, farklı coğrafyalardan dostluklara, başka pencerelere bu kadar ihtiyacımız var.
Akvaryumun Camı Neresi?
Peki bizim akvaryumumuz neresi?
Ailemiz mi? İş yerimiz mi? Sosyal medyada sıkıştığımız yankı odaları mı? Belki de en çok sesin çıktığı, ama en az duyulduğumuz yerlerdir orası. Nemolar gibi, biz de o cam fanusun içinde, benzerimizle kavga ederken gerçek huzuru dışarıda arıyoruz.
Bize düşen, kendi türümüzle daha fazla empati, farklı olanla daha fazla anlayış içinde olmak.
Belki de en büyük denge, ikisinin tam ortasında…







YORUMLAR