Kara hayvanlarının en irisi ile otçul olması yanında iri ve uzun dişleriyle hortumu dikkatleri hemen üzerine çeker bu tipik familya. Ağırlıkları ortalama 3 ile 5 ton arasında olan Filler, bir günde serbest dolaşarak 500 kg. otla beslenebilen ve onun yarısı kadar da su ihtiyacı olan bir yaratığa bakabilmek hayli zordur. Ancak eski çağlardaki savaşlarda günümüzdeki tanklar gibi çatışma aracı ile yük taşıma ve binek hayvanı olarak düşünüldüğünde günümüz hayvanat bahçelerinin en sevimli yaratıklarıdır filler.
Timurleng’in Osmanlı Devleti’ne fetret (ara) dönemi yaşattığı 1402 yılındaki Ankara Savaşı ve sonrasında Anadolu’muzda fillerin bakım ve yaşatılmaları sıkıntısı rahmetli Barış MANÇO’nun ‘Aman hoca kurtar bizi bu fillerden’ şarkısının bile esin kaynağını oluşturmuştur. Fil ordusuna karşı başarılı olamayan Yıldırım Bayazıt’ın oğulları arasındaki taht kavgası yanında merkezi otoritenin de zayıflaması sonucunda karnını zor doyuran halk, fillerin beslenmesi boyutunda hayli sorunlar yaşamıştı. Tarihte “Fil Vakası (Olayı)” olarak bilinen gelişmeye bir göz atalım istiyorum.
Afrika kıtasının en doğusunda ve bu günkü Arap Yarımadasının tam karşısında koyu bir Hıristiyan olan Habeşistan Kralı Necaşi hüküm sürüyordu. Yarımadanın güney kesiminde Yemen’in başkenti San’a ve havalisini Ebrehe adlı bir Habeş Valisi yönetiyor ve Hıristiyanlığı Arap Yarımadasında yaymaya çabalıyordu. Bunun yanında Hindistan deniz ticaretini de ele geçiren Habeş Valisi Ebrehe, ekonomik hedeflerini genişletmek üzere insanların kutsat mabet bilip ziyarete gittikleri, panayırlara katılıp ekonomik hareketlilik kazandırdıkları Mekke şehrindeki Kâbe’ye alternatif olarak San’a’nın ticari ile ekonomik ve sosyal ile siyasi bir merkez olmasını amaçladığı için Kulleys / Kalis adında büyük bir katedral (Kilise) de yaptırdı. Hatta süslenmesi için Bizans’tan mermer ve mozaik ustaları bile getirtti.
İnşaatın tamamlanmasından sonra Vali Ebrehe, çeşitli bölgelere tanıtım için propagandacılar göndererek katedrali ziyaret etmeleri için halkı San’a şehrine çağırdı. Vali tarafından yaptırılan bu yeni ve büyük kilisenin Hazreti İbrahim Peygamberden beri kutsal saydıkları Kâbe’nin yerine geçirilmek istenmesini içine sindiremeyen Kinane kabilesine mensup bir Arap, San’a şehrine gidip o katedralin içine tuvaletini yaptı. Bu saygısızlığa çok çok öfkelenen Vali Ebrehe de bütün Kinane kabilesi mensuplarının gelip kiliseyi tavaf etmelerini istedi. Ancak onlar isteğini reddettikleri gibi gönderdiği elçiyi de öldürünce tansiyonu iyice fırlayan Vali; Hıristiyanlığın yayılmasına Kâbe’nin engel olduğuna karar verip kutsal mabedi yıkma planlarına hız verdi.
Büyük çoğunluğunun fillerden oluştuğu binek araçlarıyla Kâbe’yi yıkmak için Mekke şehri üzerine yürüdü. Ordusuna hücum emri vermesine karşın Hz. İbrahim Peygamber’in yaptırdığı Kutsal Mabedin karşısında bekleyen filler asla ileri gitmiyorlardı. Kâbe’den gerisin geriye doğru yönlendirince giden filler, mabede doğru döndürülünce bir adım ileri ilerlemiyordu. Sinir krizleri geçiren Vali Ebrehe’nin iyi anları bu anlardı. Yüce Yaradan tarafından görevlendirildiğine inandığımız Kâbe’nin manevi koruyucuları “Ebâbil Kuşları”, birazdan değdiği ve düştüğü yeri yakan alev topu halinde taşlaşmış çamur yağdıran sayısız dronlar gibi fil ordusunun üzerine hücuma geçeceklerdi. Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerim’in sonuna doğru “Fil (Elemtera) Suresi”nde de etraflıca konu edinilerek bizlere de Fil Olayı hatırlatılmaktadır.
“Ebâbil Kuşları”, Vali Ebrehe’nin planlarını boşa çıkartırken 1000 civarı filin bulunduğu ordusuyla birlikte perişan olarak arta kalan fil ordusuyla Yemen’e dönmek zorunda kaldı ve kısa bir süre sonra da öldü. Mekke ve Kâbe için çok büyük önem taşıyan Fil Olayı (Vakası), tarih başlangıcı olarak da kabul edilmişti. İslam Peygamberi Hz Muhammed Mustafa (sav.)’in dünyaya gelmesinden kırk – elli gün kadar önce bu olayın vuku bulduğu bilgisini sizlerle de paylaştığımı düşünüyorum.
YORUMLAR