Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Özdemir
Muharrem Özdemir

DEİST’LİK!..

“Tanrı’nın varlığını ve âlemin ilk sebebi olduğunu kabul etmekle birlikte akla dayanan doğal bir din anlayışı çerçevesinde Peygamberliği şüphe ile karşılayan veya inkâr eden felsefi bir ekolün adıdır” diye tanımlanan konu başlığımız DEİST’LİK; Latincede “Tanrı” anlamına gelen “DEUS” kelimesinden türetilmiş ve Grekçede (Eski Yunanca) yine “Tanrı” anlamındaki “Theos = Teos” tan gelen TEİZM terimiyle ayna sözlük anlamına sahiptir.

16. Yüzyıldan itibaren özellikle Avrupa’da dünya Hıristiyan anlayışında başlayan felsefi ve teolojik tartışmalarla birlikte “TEİZM” terimi Ortodoks inançları savunan kesim için, Deizm = Deist’lik ise geleneksel inançlardan sapan düşünürler için kullanılmaya başlanmıştır. Deizm kelimesinin ilk kullanıcılarından ilki Calvinci (Calven =Kalvenizm felsefi ekolünü ortaya atan kişi) bir İlahiyatçı olan Pierre Viret’in Instruction Chrestienne (Cenova-1564) adlı yapıtında rastlanılmaktadır. Viret bu eserinde kendilerini ateistlerden ayırmak için “Deist” ismini alan bir gurup filozof ve edipten bahsetmiş ve isimlerini vermediği bu kişileri, Allah’a ve O’un yarattığı bu âlemi yarattığına inanmakla birlikte, İsa Mesih’i (Hz. İsa Peygamber) ve Hıristiyanlık Doktrinini inkâr eden “ATEİSLER” olarak suçlamıştı. Ayrıca Burton’un Anatomy of Meloncholy (1621) adlı yapıtında rastlanmakta ve bu eserde “Ateistler”le aynı kategoride değerlendirilen “Deistler”den söz edilmektedir.

Öfkeli inkârcılarla önceleri Ateizm ile özdeşleştirilen Deizmin kazandığı anlamı ile tarifi Dryden ve Samuel Johnson’un metinlerinde Deizmin, herhangi bir vahyedilmiş (Allah tarafından seçtiği Peygamberlere gönderilmiş)  dine bağla olmaksızın Allah’ın varlığını kabul etmek. Bununla birlikte Tanrı’nın İlim ve İrade gibi sıfatlarını reddetmek, böyle ir varlığın evrende etkileri gözlenen veya tezahür eden hikmet ve inayetinin bulunmadığına inanmak, ahreti inkâr, hususi bir dine ait –Tanrı’nın varlığı dışındaki- bütün inanç ve itikat esaslarını reddetmek anlamına geldiği de belirtilmektedir.

Deizm’in Avrupa’da en çok yaygın olduğu ülkelerin başında İngiltere gelmekte idi. İngiliz Deizm’inin babası olarak kabul edilen Cherbury doğumlu Lord Herbert (Ö: 1648), Allah’a ve ahret yaşamına inanmakla birlikte kutsal metinlerin (Değişik İncil metinlerinin bir biriyle örtüşmemesi sebebiyle) doğruluğu konusunda ciddi kuşkular beslemiş, (Hıristiyanlıktaki) din adamlığı kurumunu şiddetle eleştirmiş,  ayrıca evrensel gerçekleri kavramaya aklın yeteceğini savunmuştur. Lord Herbert’in takipçisi Charles Blount (Ö:1693), bir Deist olduğu açıkça beyan eden ilk düşünürdür ve fikirleri intihar edip ölümü seçtikten sonraki zamanlarda bile Deist düşüncelerin yayılmasında hayli etkili olmuştur.

Tamamen Hıristiyan Avrupa Ortaçağ karanlığının duygu ve düşünce ile inanç ikliminden Yeniçağ’a girerken Hıristiyanlığı günümüzde olduğu gibi teolojik buhranların ve Batı Medeniyetine özgü tarihi ve insanı boyuttaki şartların bir ürünü olan DEİZM’in bir ekol veya akım olarak İslam dünyasındaki bazı saf beyinleri etkilememesi olası da değildir. İslam Dünyasında da Peygamberliği inkâr edip veya devre dışı bırakmak isteyen ile aklı esas kabul eden felsefi bir yaşam tarzını benimsemeye çalışan Ebu Bekir Er Râzi’nin de bir Deist söylenebilirse de bu düşüncelerin felsefi bir ekol haline gelemediği de bilinmektedir.

Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerim’in pek çok yerinde “Allah’a ve Peygambere itaat edin”; “Peygamber Allah’tan ne getirmişse onu alın” ………..vb. gibi açık ve anlaşılır Ayet-i Kerimelere rağmen İslam Peygamberi Hazreti Muhammed Mustafa (sav.)’yı devre dışı bırakıp da “KUR’AN Bize Yeter” veya “Kur’an-ı Kerim’de Yazıyor mu?” gibi teraneler ve şeytani düşünceler ile İslam Dünyası ve Müslümanların beyinlerini sulandırmak ve de ortamı bulandırmak isteyen ajan, dönme, misyoner, Hıristiyan ile Yahudi bozmaları ve Yalancı Peygamberlerin varislerini, salikleri tarafından tahrif edilmiş Tevrat ile Zebur ve İncil sevicileri, İsrail’in uydusu cemaatleri, milli ile dini ve siyasi bölünmüşlüğü körükleyenleri, emperyalist ile kapitalist ve sömürgecilerin uydularına beş duyu organı ayarlı olanları Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ümüzün Kuvây-ı Milliye kentimiz Balıkesir Zağanos Paşa Camii’nde 07 Şubat 1923 tarihindeki Halka Hitabesini tekrar tekrar ve işselleştirerek okumamızı önerdiğimi düşünüyorum.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER