Yalvarmak ile yakarmak ve istemek anlamları yüklenilen konu başlığımız, semavi inanç anlamında kulun Yaratıcısından yardım dilemesidir. İnsan unsuru yaratılışı gereği bu gereksinim ile dünyaya gelir. İnsan bedeninin olduğu gibi ruhunun da beslenmeye ihtiyacı vardır. Biyolojik olarak beslenemeyen bedendeki gelişim eksikliği gibi, manevi olarak beslenmeyen ruhlar da zayıf düşer. Aslında insan unsuru dua ile birlikte yetersizliğinin farkına varmış, hem de itiraf etmiş olur. Dua, kul ile Yaratan arasındaki en önemli bağdır. Aradaki bu bağın güçlü olduğu sürece birey kendisini güçlü ve güvende hissedecek ve de karşılaştığı olumsuzluk ve sıkıntılarıyla baş edebilecektir.
Tüm ibadetlerin özünde dua vardır. Var oluş amacı yalnız Allah’a kulluk olan âdemoğlu ile havvanın kızları, yapmış oldukları ibadetlerle Hakk’a yaklaşırlar. Tüm ibadet ile itaatlerin genel amacı da bireyi Rabbi’ne yaklaştırmaktır. İslam Peygamberi Muhammed Mustafa (sav.)’in “Dua ibadetten ibarettir” sözü de bu gerçeğe dikkatimizi çekiyor. Müslümanların kitabı Kur’an-ı Kerim’de; “Ey Muhammed! De ki: Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin!” buyrularak adeta kulluğun dua üzerine inşa edildiğini bizlere hatırlatıyor. Yeri ile zamanı ve mekânında yapılan duaları kabul edip etmemek Yüce Yaratan’a aittir. Bu bağlamda Allah ile kulu arasında melle ile molla, şeyh ile derviş, şıh ile ermiş, duahan ile nidahan, cübbeli ile kubbeli, sakallı ile tespihli, sarıklı ile soluklu asla mı asla aracı ve vesileci olamaz İslam Ahlakına göre… Müslümanlığı bilmeyenler için daha ne diyeyim? Duanın Kabul Olunduğu Durumlar Şu Şekilde Sıralanabilir:
Ezan ile kamet arasında, yolculukta, hastalıkta, yağmur yağarken, Kâbe görülünce, arife günü, Recep ayının ilk gecesi, iftar vakti, gece yarısından sonra, Ramazan ayında, oruçlu iken, Cuma geceleri, harp meydanında, misafirlikte, kalp üzüntülü iken, secde anında, Bayram gecelerinde, Kur’an-ı Kerim hatim edildiği zaman, farz namazdan sonra, Kandil gecelerinde, seher vaktinde, Arafat’ta, Hacer’ül-Esved Taşı yanında iken yapılan dualar ve de, Zemzem Suyu içilirken… Orhan Seyfi ORHON Dua Şirinde:
Ulu Tanrı’m şu karanlık yolları,
Bizi sana ulaştıran yollar et!
İhtirasla kilitlenmiş kolları,
Birbirini kucaklayan kollar et!
Muhabbetin gönlümüzde hız olsun,
Güttüğümüz Hak yolunda iz olsun,
Önümüzde uçurumlar düz olsun,
Yolumuzda dikenleri güller et!
Dalâletten bırakıp da insanı,
Yapma arzın en canavar hayvanı!
Unutturma doğruluğu, vicdanı,
Bizi sana lâyık olan kullar et!… Diye haykırırken Arif Nihat ASYA da Dua Şiirinde:
Biz, kısık sesleriz… minareleri,
Sen, ezansız bırakma, Allah’ım!
Ya çağır şurda bal yapanlarını;
Ya kovansız bırakma Allah’ım!
Mahyasızdır nimareler… göğü de,
Müslümansız bırakma, Allah’ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma, Allah’ım!
Bize güç ver… cihâd meydanını,
Pehlivansız bırakma, Allah’ım!
Kahraman bekleyen yığınlarını,
Kahramansız bırakma, Allah’ım!
Bilelim hasma, karşı koymasını:
Bizi cansız bırakma, Allah’ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma, Allah’ım!
Yarının yollarında yılları da,
Ramazansız bırakma, Allah’ım!
Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü,
Ya çobansız bırakma, Allah’ım!
Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız,
Ve vatansız bırakma, Allah’ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma, Allah’ım!… Dizelerini de sizinle paylaştığımı düşünüyorum.
YORUMLAR