Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

BİR DAMLA SUUUUUU!..

İncecik yağan çisenti ile

İncecik yağan çisenti ile çilenti ve duman çiği olarak da adlandırdığımız küçük tanecikler bazen buharlaşıp havaya karışır veya birleşerek üzerinde bulunduğu canlı ya da cansız varlıkların su ile nem gereksinimini karşılar, canlandırır, serinletir veyahut da canlı bitkilerin dibine yani köküne doğru akıp inerek büyüme ile gelişme ve de meyve vermelerini sağlarlar. Ve dahi diğer canlı unsurlarını biyolojik ve psiko-sosyolojik ile ruhen doyurmayı ve göz ile gönül tokluğu yaratmayı sanki kendilerine birer ev ödevi edinmişlerdir. Yüce Yaratan’ın tüm canlı ile cansız varlıklara verdiği görev ve sorumlulukları yerine getirmeye çalıştığı gibi, o tanecikler ve damlacıklar da kendilerine düşen görev ile ödevlerini kusursuz yerine getirmeye odaklanırlar.

         Buraya kadar çok mu çok güzel de; bundan sonrasını da düşünmek gereklidir canlarım. Yani bu tür gelişim ile değişim ve oluşumlardan sonra “Eşref-i Mahlukât = Yaratılanların en şereflisi” olarak yaratılan insan unsuru başlar bağırıp çağırmaya, açız ve yetmiyor ile nerede bu devlet ve hükümet demeye, asma ile kesmeye, yalan ile dolan ve iftiraya, doğru yapılanı görmemeye ve tuğlayı örmemeye, her şeye muhalefet olmaya dörtnala koşar. Ve isyanları da oynayarak “Tanrı”yı tanımamaya başlar. Bu ve benzeri yaşayan ile yaşananları örneklemeye gerek yok. Sizler biliyor ve görüyor ve de her türle basın ile yayın organlarında izliyorsunuz ki esas sorun da burada gündem oluşturuyor sevgili okuyucularım.

         Karlı Dağların ardına Milli Eğitim Müdürü olarak görevlendirilmem esnasında bir haftalık bekleyişten sonra Genel Müdür beyin tanıştırdığı Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2001’li yıllarda Personel Atama Genel Md. Yrd. Hasan TERZİ Beyin: “Taşı delen suyun gücü değil, damlaların sürekliliğidir!” Yazılı cümle sözcüğünü hala saklıyorum kütüphanemde ve zaman zaman da göz atıyor ve o günleri ve hatıralarımı yâd ediyorum. O sözcüğün taşıdığı anlam ile bana verdiği enerjiyi hala diri tutuyor ve etrafımı da tenvir etmeye çalışıyorum. Bu bağlamda anti parantez sizinle de paylaşmış oldum.

Geliniz biz yine “Damla” sözcüğümüze bir göz atalım canlarım. Damlaları küçümsemeyelim! Çünkü kromozomlarını taşıdığımız atalarımız “Damlaya damlaya göl olur, damlacıklar birleşerek de sel olur” demişlerdi ya hani. Bir anda hafiften başlayan yağmur, biraz sonra şiddetlenir, tufan ile borana dönüşür ve derken ortalığı sel alır, bizleri de maazallah olmaz yerlere sürükler. Bunları arzî (yeryüzü) ile semavî (gökyüzünden gelen) afetler olarak isimlendiriyoruz. Başka bir şey söyleyemem! İşte 06 Şubat 2023 tarihi ile sonrasında yaşadığımız ve 11 ilimizi etkileyen asrın felaketi. Eteklerimizdeki taşları dökmeyeceksek, doğru veya yanlış alanlardaki kin ile nefretimizi dürüp tozlu raflara kaldıramayacaksak ve üzerine toprak atıp da bir kenara gömmeyeceksek, her türlü davranışlarımıza çeki düzen veremeyeceksek, affedersiniz geçen haftaları köşemde yazıp da sosyal medyada da paylaştığım “Sidik Yarışına” devam edeceksek, insan unsuru olduğumuzu hatırlamayacak, Allah ile Resulü’nü ve yasalar ile örf ve adet ile töremizi baz alamayacaksak size uğurlar olsun ayrılıyor yolumuz demek geliyor içimden. Ancak benim içselleştirdiğim ilkelerin arasında ve de en başta gelen pîr u pîranım ile mîr ü mîranım Koca Yunus Emre (Rahmetüllahialeyh)’nin “YARATILANI HOŞ GÖRMEK LAZIM, YARATANDAN (C.C.) ÖTÜRÜ!” dizeleri elim ile ayağım ve kolum ile beynimi bağlıyor ve başıboş bırakmıyor canlarım.

Millet olarak birbirimize kenetlenerek asrın felaketi depremin yaralarını sarmaya koyulduk ve iyi şeyler yapıyoruz. Toplum olarak yapılanları görüyor ve de mutlu oluyoruz. Kış sezonunda pek kar yağmadığı gibi yağmur da az yağdı. Yağan da afat olarak gökyüzünden yere indi ve can ile mal kayıplarımıza neden oldu. Küresel ısınmadan dolayı bundan sonraki özellikle de yaz mevsimlerinin kurak geçeceğini ve bir damla suya muhtaç olacağımızı bildiğimiz halde tasarruf kelimesini içselleştiremediğimize kanaat getiriyorken Feylesof Aristoteles: “Sevdiklerinizle siyaset yapmayın. Siyaset dostlukları zedeler. Siyasetçiler yollarına devam eder; siz dostlarınızı yitirmekle (kaybetmekle)  kalırsınız.” ve de Pir Sultan Abdal’ın “Cehennemde ateş yoktur, her insan ateşini bu dünyadan götürür.” Dedikleri gibi düşünüyorum canlarım.