Geçmişte sadece bilim kurgu filmlerine konu olan yapay zekâ doktorlar artık hayatımızın gerçeği. Çin, geçtiğimiz günlerde 42 yapay zekâ doktorun hizmet verdiği ilk sanal hastanesini tanıttı. Her gün 3 bin hastaya bakabilecek kapasitede çalışan bu dijital doktorlar, tanı koyuyor, tedavi öneriyor ve takibi sürdürüyor. Üstelik molasız, yorulmadan, günün her saati…
Tıbbi bir devrim mi? Kesinlikle.
Peki ya insani tarafı?
Hastane Mi, Veri Merkezi Mi?
Yapay zekâ ile çalışan doktorların oluşturduğu bu dijital hastane, öncelikle verimlilik ve erişilebilirlik açısından olağanüstü bir gelişme. Çin gibi kalabalık nüfuslu bir ülkede, özellikle kırsal bölgelerde sağlık hizmetine erişim sıkıntısını büyük ölçüde azaltacağı kesin.
Ancak yapay zekâya yüklenen bu rol, ister istemez şu soruyu doğuruyor:
“Bir doktorun yerini algoritmalar alabilir mi?”
Tıbbi bilgi kadar, dokunuş, göz teması, güven veren bir ses tonu da bir hastayı iyileştirme sürecinin önemli bir parçasıdır. Yapay zekâ henüz bu derinliği taşıyabilecek bir seviyede değil. Hastalığı gören bir sistemimiz olabilir ama hastayı anlayan bir sistemimiz var mı?
Tıbbi Yalnızlık Çağı mı Başlıyor?
Gelecekte hastalar ekran başında yalnız kalabilir mi? Doktor-hasta ilişkisi yerini “veri-tavsiye ilişkisine” bırakabilir mi? Bu dönüşüm, insanı sistemin merkezinden uzaklaştırırsa duygusal yalnızlık yeni bir tıbbi problem olabilir.
Yapay zekâ bir hekimin bilgeliğini taklit edebilir ama onun vicdanını, sezgilerini, yaşam tecrübelerini aktarabilir mi? İnsan hayatı sadece biyolojik değil, aynı zamanda psikolojik, sosyal ve duygusal bir bütündür. Tüm bu bileşenleri bir araya getiren şey “hekimlik sanatı”dır.
Bu sistemleri tehdit gibi değil, destekleyici araçlar gibi görmek daha sağlıklı olabilir. Rutin taramalarda, ön tanı süreçlerinde ya da yoğunluk yaşanan alanlarda zaman kazandıran yardımcılar… Ama karar mekanizmasında son sözü yine insan doktorun söylemesi gerektiğini düşünüyorum.
Çünkü bazı sorular vardır, sadece bir hekimin kalbiyle cevaplanabilir:
“Bu ilacı gerçekten kaldırabilir mi?”
“Bu hastaya bu kötü haberi şimdi mi söylemeliyim?”
Ve o cevapların hiçbirini bir yazılım size veremez.
Teknolojiyi Kullan, İnsanlığı Kaybetme
Çin’in başlattığı bu sistem, sağlıkta teknolojik dönüşümün geldiği noktayı net biçimde ortaya koyuyor. Ancak bu yolun sonu, insanı dışlayan bir otomasyon olmamalı.
Dijital hastaneler yaygınlaşırken, biz hâlâ şunu hatırlamalıyız:
“İyileştiren şey sadece bilgi değil, aynı zamanda ilgidir.”
YORUMLAR