Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Özdemir

ONLARIN YÜZÜNE NASIL BAKARIM?

Geçen aylarda “Mitonami” yani hastalık derecesinde yalan söyleme eğilimi; bir çeşit yalancılık hastalığı veya yalan söyleme deliliği anlamının yüklendiği kelimeyle ilgili etraflıca bilgi paylaşımında bulunmuştum. İstatistikî bilgilerin ülkemiz insanları ile yöresinin bir bölümüne ancak hastalığın ülkemizin tamamına şamil olduğunu da ifade etmiştim. Balıkesir’imizde de yaşanmış olan “Mitonamik” bir geçmişi birlikte değerlendirip; şapkamızı da önünüze koyalım. Ancak önce “Mitonami”yi tekrar birlikte hatırlayalım

“Hastalık derecesinde yalan söyleme eğilimi; bir çeşit yalancılık hastalığı veya yalan söyleme deliliği demek olup, kişinin ruhî sebepler yüzünden, gerçekleri değiştirme ve çarpıtmayı alışkanlık durumuna getirmesi veya hayal-gücünde yaşanan olağanüstü maceraları gerçekmişçesine anlatma tutkusudur. Bireyin çoğunlukla kendini önemsetme ve başkalarının dikkatini kendi üstüne çekme şeklinde tezahür eder. Aşırı öğünme ile kendini belli eden bu türlü davranışların ortak özelliğini, gururlanılacak aşk masalları uydurmacılığı teşkil eder.

         Bundan başka ‘Mitonami’nin yalan yere kendini itham eden bir tipi de vardır. Bu gibiler, dikkati üzerine çekmek için herkesin bahsettiği bir cinayeti üstlenebilirler. Bu türlü marazî (arıza-hastalık) eğilim görülenler hakikati değiştirmeye her zaman hazırdırlar. Gerçi çocuklarda da ‘Mitonami’ görülür; fakat yaşla (yaş büyüdükçe – ilerledikçe) kaybolur, tecrübe muhtevalarının (meydana gelen ve oluşan deneyimlerin) zenginleşmesiyle birlikte yerini gerçeklik duygusuna bırakır.”  Diye tanımlıyor konu başlığımızı ansiklopediler. Bu bağlamda “Mitonami” terimi hakkında sosyologlar ile sosyal psikologlar ve psikiyatriler ve de akıl hastanelerinin ilgili alan hekimleri aynı tanım ile açıklamayı yapıyorlar.

       2009 Yılı Ağustos ayının 14. günü idi ve ben yürüyüş olsun bağlamında mahalleden çarşıya yürüyerek gelip giderken Karesi – Mirzabey Mahallesi Muhtarlığı önündeki küçük parkta dinlenip nefes alırken de muhtarlığa takılıyordum. O gün adı geçen mahalle muhtarlığı 1. azası ve bu günlerin emekli memuru (Mazideki günlerin ise Balıkesir SSK Müdürlüğü Yurtdışı İlişkiler Şefi) Mehmet KORKMAZ beyle tanışıp iki beşlik bozarken konu dürüst olma ile davranmaya ve içselleştirmeye gelince yaşantısı olan bir hatırasını şöyle anlattı:

Almanya’da çalışıp emekli olmak için müracaat eden Balıkesirli bir kadın, Almanya’ya gitmeden önce sigortalı olarak Türkiye’mizde bir yerde çalışmış, Almanya’ya yazılmış ve çıkınca da oraya gitmiş ve de çalışmaya başlamış. İşyeri kayıt ve kabul işlemleri sırasında Türkiye’de iken sigortalı bir işte çalışıp çalışmadığı sorusuna Türk vatandaşı bayanın bir nedeni de geri gönderilebileceği, işe alınmayabileceği endişesi veya kendine göre bir çekincesi olmalı ki; “hayır” cevabını verir ve bilgi formuna da işaretlenir.

Emeklilik için müracaat ettiğinde resmi yollardan sağlık karnesi iş ve işlemleri için Balıkesir SSK Müdürlüğüne sorulmuş ve kadının sigortalı olarak bir işte çalıştığı, sigorta sicil numarasının olduğu, primlerinin yatırılmış bulunduğu ama kişisel bazı bilgilerin eksik olmasından dolayı eksik bilgilerinin tamamlatılabilmesi için SSK Müdürlüğüne çağırılan kadın:

—Ne olur daha önce Türkiye’de sigortalı bir işte çalışmadığımı bildirin. Çünkü ben orada ilk işe başlarken yapılan bildirimde Türkiye’de sigortalı bir işte çalışmadım yani “Hayır” dedim. Deyince şu an emekli olan o günlerin İlimiz SSK ilgili servis şefi M.K. bey:

—Alman Devleti aracılığıyla istenilen resmi bilgileri biz bildirmek zorundayız.” Deyince vatandaşımız bayan sızlanarak, birazda mahcup bir eda ile:

—Ben onların yüzüne nasıl bakarım? Yanıtı vererek, doğru bilgi verilmemesini rica minnet talep eder.” Çünkü Alman bürokrasisi ve insanlarındaki anlayış; yalan söyleyen, yanlış veya eksik bilgi veren, devleti ile özel sektörü, kurum veya kuruluşları ya da gurupları ve insanları yanıltanların bundan sonra söyleyeceklerine, taahhütlerine hiç inanılmaz. Yani kredinizi bitirmiş olursunuz. Ülkemizin her yeri ile her kesimindeki mitonamik yaşantımızı nasıl terk etmeliyiz sorusuna birlikte yanıt bulalım diye düşünüyorum

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER