Fatih Sultan Mehmet Han’ın üç oğlundan biri olarak 1447 yılında dünyaya gelen Bayazıt (Bayezid) II; kendisinden daha yeterli ve de yetenekli gördüğü oğlu Yavuz Sultan Selim Han’ın tahta geçmesi için hakkından feragat edip tahttan çekilmişti. Bu erdemliği hangi hükümet ile muhalefet erkini elinde bulunduran devlet yetkilisi veya anne ile baba ya da karındaş ile dindaş yahut da sırdaş ile yoldaş gösterebilir. Osmanlı tarihi bir yana tüm Türk Tarihinde ilk defa bir hükümdar, saltanatından feragat ediyordu. Bu bağlamda belki birkaç kişi dışında o hissiyatta bireylerin olabileceğini düşünemiyorum. Kamu veya özel mülkiyet deniz ve yemeyen domuz, koltuklar konforlu ve sıcak tutuyor bedenleri ve de terk etmesi hayli zor!
II. Bayazıt; o zamanın koşullarında savaş ile seferlerden pek hoşlanmayan yumuşak huylu, çok dindar, bilim insanları ve sanatkârları koruyup kollayan bir kişiliğe sahip olmanın yanında bir bilge ve de şair idi. “Velî” lakabı ile tanınırdı. Otuz iki senelik hükümdarlığı sırasında Kardeşi Cem Sultan’la hep mücadele eden II. Bayazıt’ın idare dönemi, önceki dönemlere göre sönük geçmiştir. Trabzon Valisi oğlu Şehzade (Yavuz Sultan) Selim’e tahtını ilk devreden O Hakan, Payitaht İstanbul’dan Dimetoka’ya doğru giderken yolda 67 yaşında vefat etmişti (1512). Naşı İstanbul’a getirilerek bu günkü Bayazıt Camii avlusunda yaptırılan türbesine defnedilmiştir.
I. Selim olarak kayda geçen Yavuz Sultan Selim Han, geceleri üç dört saatten fazla uyumaz, vaktini o zamanın maddi ve manevi ilimlerini öğrenmekle geçirirdi. Okumaya o kadar meraklı idi ki seferlere gidiş ve dönüşlerinde bile yanında kitap bulundururdu. Osmanlı Sultanları arasında devlet yönetimi ile tefsir, hadis, fıkıh, matematik, cebir, geometri, astronomi, edebiyat, tarih, coğrafya vb. bilim alanlarında en çok bilgi birikimi olanlardan birisi idi. Aynı zamanda da devlet işlerinde sağlam ve kati bir tavırla hareket eden Selim Han, her hangi bir devlet işini karara bağlamadan önce, değişik yol ve yöntemlerle o iş hakkında vezirlerin ve diğer ilgililerin duygu ve düşüncelerini alır ve uzun süre irdeledikten sonra bir sentez yaparak son kararını verir ve de kararından asla dönmezdi. Muazzam bir beşinci kol (istihbarat) teşkilatı vardı. Önemli işlerde bizzat kendisi araştırma ve soruşturma yapardı. Bütün heybetine karşın daima sadeliği sever ve sade giyinirdi. Kadirşinas bir kişi olup; fikrini açıkça söyleyenlerin düşüncelerini kendi fikirlerine aykırı olsa bile dinler ve uygun görürse yapardı.
Yavuz Sultan Selim, 25 Nisan 1512 tarihinde yönetimi devir almak için babası II. Bayazıt’ın divanına geldi, huzura kabul edildikten sonra babasının yanına yaklaştı ve elini öptü. Oğlunun yüzüne bir süre süzerek baktı, baktı ve baktıktan sonra izzet ile ikram ve muhabbetini bildirip; değişik konularda nasihatlerle birlikte devlete ait emanetleri ve yönetimi teslim etti Bayazıt II. Ve baba II. Bayazıt, oğlu Yavuz Selim’e şunları da öğütledi:
“Eğer sana itaat edilmesini istersen, daima hak sahibine hakkını ver ve herkese karşı alçak gönüllü ol. Kimseye zulüm etme.
Allah’ın kulu isen O’nun emrine uyarak adaletli ol.
Allah Teâlâ seni bu ülkelerin ve bu milletlerin yöneticiliğini sana nasip eylediği için kendine gaflet uykusunu haram kıl. Zira halkın sana itimat ettiği için uyumaktadır.
Kimseyi öfke ile azarlama, memleket halkını huzursuz kılma.
İntikam almayı terk et; zira intikam, hikmete (intikam almaya) ve meşakkate düşürür ve kalpten sevgiyi söküp çıkarır. Şu anki kuvvet ve satvetine (kahredici kuvvetine) güvenip de kimseye zulmetme, zira bu mülk (devlet) kimseye baki değildir. Felek elbet bir gün senin de sırtını yere getirir.”
Uyarıcı ve yol gösterici öğütlerden sonra yeni Sultana bütün devlet erkânı ile askeri ve ilmi ekâbirler ve de ayanlar usul üzere el öpüp, biat ederek saltanatının hayırlı olmasını dilediler. II. Bayazıt, böylece oğlu lehine saltanattan feragat ederek serhat şehrimiz Edirne yakınındaki Dimetoka şehrine doğru yola koyuldu.
Yukarıda ifade etmeye çalıştığım Türk Kültür ve Medeniyeti köşe taşlarının 20. yüzyılın essiz lideri Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’üzümün damarlarındaki kanına da işlemiş olduğunu “MİLLETE EFENDİLİK ETMEK YOKTUR, HİZMET ETMEK VARDIR. BU MİLLETE HİZMET EDEN, ONUN EFENDİSİDİR.” Uyarılarıyla da anımsattığımı düşünüyorum
YORUMLAR