Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muhammet Recep Akan

“Siyah mı, Beyaz mı? Arası Yok mu?”

“Bir insan sizi sabah göklere çıkarıp, akşam yere çalabilir mi? Borderline bir zihinde bu sadece mümkündür; bu, sıradandır.”

O sabah gözlerini açar açmaz telefonu eline aldı. Ekrandaki mesaj hâlâ oradaydı:
“Senin gibi biriyle tanıştığım için çok şanslıyım.”

Gülümsedi. Kalbi hızlandı. “Bu sefer farklı,” dedi kendi kendine. “Bu sefer gerçekten anlaşılıyorum.”

Ama gün bitmeden gelen sessizlik, ardından görülen engelleme bildirimi, onu önce donuk bir şaşkınlığa, sonra yıkıcı bir çaresizliğe sürükledi. Ne olmuştu? Ne değişmişti? Daha birkaç saat önce onu seven, ona hayran biri, şimdi neden bu kadar uzak, hatta düşman gibiydi?

İşte borderline kişilik yapısına sahip bir zihnin dünyası tam da böyle işler. Duygular keskin ve uçlardadır. Kişiler ya tamamen iyidir, ya da bütünüyle kötü. “Biraz iyi” ya da “bazen kötü” yoktur. Sevgi ya aşırı idealleştirmeye dönüşür, ya da aniden, en küçük hayal kırıklığında nefrete.

Bu düşünce biçimi çocuklukta kök salmaya başlar. Güvensiz bağlanmalar, tutarsız ebeveynlik, ihmal ve travmalar… Çocuk için dünya kontrol edilemez, tehdit dolu ve karmaşıktır. O karmaşanın içinde, ayakta kalmak için dünya iki renge indirgenir: siyah ve beyaz.

Büyüdüğünde bu çocuk, artık bir yetişkin olduğunda bile bu düşünce kalıplarını yanında taşır. İnsanlara ya neredeyse kutsal bir bağlılıkla yaklaşır ya da onları bir anda değersizleştirir. İlişkiler sarsıcıdır; başı sonu belli olmayan fırtınalar gibidir.

Terapi süreci, bu siyah-beyaz düşüncelerin griye evrilmesini sağlamaya çalışır. Diyalektik Davranış Terapisi (DBT) gibi yöntemlerle kişi; hem kendi duygularını düzenlemeyi, hem de karşısındaki insanı olduğu gibi—karmaşıklığıyla, eksikleriyle, iyiliğiyle—görmeyi öğrenir. Çünkü gerçek sevgi, gri tonlarda filizlenir.

Ve belki bizler de—“borderline” bir tanı almadan da—hayatın bazı dönemlerinde bu uçlara savrulmadık mı? Birini gözümüzde büyütüp, sonra küçük bir hata yüzünden silmedik mi? Siyah ve beyazın ötesinde bir dünya var. O dünyada anlayış var, bağ var, derinlik var.

Belki de asıl sevgi, birini grileriyle birlikte sevebildiğimizde başlar.
Ve belki de en çok o zaman insan oluruz:
Ne melek ilan ettiğimizde,
Ne de şeytanlaştırdığımızda…
Sadece olduğu gibi görebildiğimizde.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER