1. Dünya Savaşı’nın karanlık yüzünü yansıtan, sivil yolcuları hedef alan Alman denizaltılarının gölgesinde unutulmaz bir trajedi yaşandı. Bir İngiliz gemisi olarak denizlerdeki görevine başlayan SS Sussex, farklı bayraklar altında farklı kaderlere sürüklendi. Sonunda, Yunanların imkânsız hayalinin sembolü haline gelen “Ayasofya” adıyla anıldı. Ancak bu geminin kaderi, Titanik’ten farksız şekilde karanlık sularda son buldu.
1916’da SS Sussex: Bir Deniz Trajedisi
24 Mart 1916’da, I. Dünya Savaşı’nın en kanlı günlerinden birinde, SS Sussex Dover Boğazı’nda yol alıyordu. İngiliz Kanalı’ndaki bu kısa yolculuğun sonu, gemi için beklenmedik bir felaketle sonuçlanacaktı. 750 yolcu kapasiteli bu feribot, Newhaven’dan Folkestone’a sivil yolcularını güvenli bir şekilde taşımayı hedefliyordu. Ancak Alman denizaltısı SM UB-29‘un saldırısına uğrayarak pruvasından vuruldu.
Almanlar, gemiyi “düşmana yardım taşıyor” bahanesiyle hedef almıştı. Ancak gemide savaşın bir tarafı olmayan sivil yolcular bulunuyordu. Torpidoyla vurulan gemide, tarihe geçecek bir felaket yaşandı. SS Sussex, Titanik’ten farksız bir şekilde, yeterli can sallarına sahip olmasına rağmen, alabora olan botlar nedeniyle birçok yolcunun soğuk sularda hayatını kaybetmesine neden oldu. Yaklaşık 50 ila 100 kişi bu trajik olayda yaşamını yitirdi.
Gemide ‘Gelecek’ Vardı: Bestekâr ve Cerrah Aynı Kaderi Paylaştı
Bu felaket, yalnızca sıradan insanları değil, gelecekte tarihe iz bırakacak kişileri de etkiledi. Gemide ünlü İspanyol besteci Enrique Granados ve eşi de hayatını kaybetti. Granados, “Goyescas” adlı eserinin başarısıyla Amerika’ya giden yolculuğa çıkmış, ancak savaşın kurbanı olmuştu. Aynı gemide bulunan bir diğer önemli isim ise genç tıp öğrencisi Wilder Graves Penfield’dı. Penfield, daha sonra dünya çapında ünlü bir beyin cerrahı olarak tarihe geçecekti, ancak bu trajik kazada ağır yaralandı ve uzun süre tedavi görmek zorunda kaldı.
Gemide ölenler arasında İrlandalı tenisçi Manliffe Goodbody ve Pers Prensi Bahram Mirza Sardar Mesud da vardı. Kaderin acı cilvesiyle, sivil gemide birçok kişi, savaşın vahşetinden kaçamayarak hayatını kaybetti.
Sussex Olayı: Savaşın Karanlık Yüzü
Bu olay, ABD’nin dikkatini çekti. SS Sussex’te birçok Amerikalı yaralanmış ancak Amerikalı yolcular arasında ölen olmamıştı. Almanya, daha önce verdiği sözleri tutmadığı için dünya genelinde güvenilirliğini kaybetmişti. Bu trajedi, Almanya’nın savaş stratejisinde değişikliğe gitmesine neden oldu. Ancak bu değişiklik uzun sürmedi. 1917’de denizaltı savaşları tekrar başladı ve Amerika’nın savaşa girmesi için geri dönülmez bir sürece girildi.
Yunanların Ayasofya Hayali
SS Sussex, trajik olaydan sonra onarıldı ve birkaç yıl Fransa’da hizmet gördü. 1920’de ise Yunanistan’a satıldı. Yunanlar, bu gemiye imparatorluk mirası “Ayasofya” adını verdi. Bizans İmparatorluğu’nun en büyük ibadethanesi olan Ayasofya, Yunanların hayal ettiği imparatorluk ihtişamını yansıtan bir semboldü. Ancak bu hayal de kısa sürdü. 1921 yılında, Yunanistan’ın imkansız rüyası olan SS Ayasofya, büyük bir yangın sonucu hurdaya ayrılmak zorunda kaldı.
Titanik’ten Farksız Bir Son
SS Sussex’in yaşadığı trajedi, Titanik’i andıran bir sona sahipti. Alman denizaltılarının acımasız saldırıları, sivil yolcuları ve tarihe iz bırakacak önemli isimleri karanlık sularda hayatlarından kopardı. Ayasofya ismini taşıyan bu gemi, bir daha denize inmeyecek şekilde kaderine terk edildi.
Şefiye YILDIRIM
Kaynak: Milliyet