Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Özdemir

YEDİKULE

       Doğal ve tarihi güzellikler mekânı ülkemiz kale, hisar, kule ve burçlarıyla ünlü sanat eserleriyle de dünya gündemindeki yerini korumaktadır. Milyonlarca yerli ve yabancı turistlerin hayranlıklarını gizleyemedikleri ve görmeye doyamadıkları kale, hisar ve kulelerin en yoğun olduğu ilimiz medeniyetlerin buluşma noktası İstanbul’dur. Söz konusu İstanbul olunca da Kız Kulesi, Galata Kulesi, Beyazıt Kulesi, Yedikule, Sulu Kule, Saat Kulesi gibi yapıların yapılış ve kullanım amaçları ile tanıklık ettikleri yaşantılar da en az o yapılar kadar önem arz etmektedir. Tanıklık ettikleri ve ev sahipliği yaptıkları olaylar ve kişilerle ilgili Yedikule’nin diğerlerinden ayrı bir tarihsel süreç yaşamıştır.

Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u aldıktan hemen sonrasında eski surların tamiratının yapılması direktifini vermiş ve üç hafta kadar İstanbul’da kaldıktan sonra başkent Edirne’ye dönmüştü. Birkaç yıl sonra da devlet yönetim merkezi Edirne’den İstanbul’a taşındı ve başkentlik payesi İstanbul’un oldu.

O dönemlerdeki yerleşim birimlerinin dış kale duvarlarından başka bir de iç kaleleri bulunurdu. Cihan Sultanı Fatih, bir kuşatma girişimine karşı şehrin güvenlik ve savunması için gerekli olan silah ve mühimmatın korunması ile bakımı gibi düşüncelerle 1458 yılında İstanbul’un iç kalesi olarak Yedikule Hisarı’nı inşa ettirdi.

Bizans döneminden kalma iki kuleye beş kule daha ilave edilen bu günkü Yedikule, tarihi yarımadanın güneybatı ucunda kara ve deniz surlarının birleştiği köşede yer almaktadır.

Yedikule Hisarı, fethin ilk yıllarından itibaren uzunca bir süre devlet hazinesinin, devletin resmi evraklarının özenle korunduğu, savaşlarda elde edilen ganimetlerin muhafaza edildiği bir güvenli defo olarak kullanılmıştır. Fatihten itibaren her yıl artarak çoğalan hazine miktarının bir kısmı 2. Selim döneminde kullanılmış, kalanlar da 3. Murat döneminde saraya taşındığından boş kalan Hisar yerli ve yabancı tutuklular için zindan olarak kullanılmaya başlanılmıştı. Gem zaman git zaman suçlu bulunan Osmanlı devlet adamlarının ve Devleti Osmanî’nin savaştığı ülkelerin elçilerinin de savaş süresince hapsedildiği bir mekân olarak da kullanıla gelmiştir.

Bu tür bir kullanım alışkanlığından olacak ki, Yedikule Zindanı olarak nam alan Hisar; Yeniçeriler tarafından tahttan indirilen Sultan Genç Osman (II. Osman 1604-1622)’a da bir gün kadar ev sahipliği yapmış ve Veziriazam Davut Paşa (Kara Davut Paşa) ve adamları tarafından 1622 yılında gaddarca bir biçimde boğularak öldürülmesine tanıklık etmiştir. Rüzgâr ekenlerin fırtına biçtiği gibi etme bulma dünyası buya, bir yıl sonra da Davut Paşa’nın aynı yerde idam edilmesine de ev sahipliği yapmıştır.

Yapılış amacı ve felsefesine uygun olmayan hatıralarla anılması veya hatırlanması Sultan 2. Mahmut’u huzursuz etmiş olacak ki bu uygulamaya son verdi ve Topkapı Sarayı’ndaki arslanlara ev sahipliği de yapan Yedikule’nin bazı kuleleri, 1856 yılında bir süre Baruthane olarak kullanıldı. Yedikule Hisarı 1. Meşrutiyetten sonra Müzeler Umum Müdürlüğüne bağlandıysa da içindeki tarihi cami ve çeşmesi harap olup gitmekten kurtulamadı.

Günümüzde ise çeşitli sosyal etkinliklerin ve halk konserlerinin yapıldığı, insanımızın sanatla buluştuğu mekânın geçmişini tekrar hatırlamaya çalıştığımızı düşünüyorum.

 

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER