Bir malı bilinçli veya bilinçsiz olarak, uygunsuz ve olumsuz biçimde tüketmek; yararsız ve gereksiz yere harcamak “İsraf” olarak tanımlanır. Bir eşyayı denize, ateşe, kırlara, sokaklara, köşe başlarına, rastgele yerlere atmak; imkânı varken hasat mevsiminde yaş veya kuru gıda, meyve ve sebzeleri toplamayıp dalında, tarla, bağ ile bahçelerde çürümeye terk etmek, aynı zamanda israf etmek olup; tüketim ekonomisinin birinci basamağıdır.
Canlıların yararlanabileceği malları koruma altına almak, fakat bakımını, ilaçlamasını, budamasını yapmamak, gübresini atmamak, gerektiğinde sulamamak da israf ekonomisindendir.
Yeme ve içmede ölçüsüz olmak, fazla hazırlanan yemeğin yenilmeyip çöpe atılması ya da gereğinden fazla yani doyduktan sonra tok olduğu halde bile tıka basa yemek ve mideyi ihtiyacından fazla depolamak, canımızın çektiği her şeyi ölçüsüzce yemek, içmek ve tüketmek de israf ekonomisinin basamaklarındandır.
Giyecek ve kuşanacak, yiyecek ve içecek, yakacak ve yatacak, oturacak ve kalkacak, yürüyecek ve koşacak gereçlerimizi hor kullanmak, eskimeden atıp yenisini almak veya ihtiyacımız olmadığı halde alıp stok yapmak, gardıropları doldurmak da geleceğimizi yok etmeye yönelik tüketim ekonomisi anlayışıdır.
Bunun yanında bir eşyayı bile bile pahalı ya da ucuza satmak veya almak da yanlış tüketim ekonomisi rüzgârının esintilerindendir.
İslam Dini açısından baktığımız da, abdest alırken yıkadığımız organlarımızı üçten fazla yıkamak, abdest suyunu fazla harcamak israf olup; fazla kullanılan ve harcanan su eğer vakıf suyu ise haram, kendi suyunuz ise de mekruh işlemiş olacağımız ifade ediliyor. Giyilen şey gösteriş ya da kibirlenmek için olursa israf; ister az, ister çok olsun insan ve toplum yararına olmayan her şey müsrifliktir. En yaygın ve tehlikeli tüketim, insan yaşamının gereksiz, olumsuz, uygunsuz, yararsız, kararsız iş ve işlemler için harcanması; ne bu dünya ve ne de öbür alem için faydası olmayan işlerle yaşamın bitirilmesi de ömür israfıdır.
Tüketim hizmeti sunanların gıda maddeleri ve fiyatları üzerinde karaborsacılık yapmaları şiddetle yasaklanmış, satılan bir malın kusurlarının gizlenmesi ve tartıda adaletli davranmamak da karaborsacılık sayılmıştır. Kutsal kitabımızda “Alışverişte hile yapanların vay haline” diye ticaretle uğraşanların dikkati çekilmiştir.
Bir kimsenin satın almayı düşünmediği bir şeye müşteriymiş gibi davranması uygun görülmediği gibi, çokça talep edilen malın satılmasını teşvik etmek için mala değerinden yüksek bir fiyat istenmesi de kabul edilemez bulunmuştur. Alışveriş işlemlerinde mümkün olduğunca ihsanda bulunmak gerekir. Sattığı şeyi kar marjının üzerinde yüksek fiyatla satmamak, alırken ve satarken kolaylık göstermek tavsiye edilen bir davranıştır.
Alışverişten vazgeçmek isteyen kimsenin isteğini kabul etmek erdemli bir davranış olarak kabul edilmiştir. İslam Peygamberi’nin “Kim alışverişten pişman olan bir kimsenin anlaşmasını feshederse, Allah da kıyamet gününde onun ayağının sürçmesini izale eder, kaldırır”, “Satarken kolaylık gösterene, alırken kolaylık gösterene, hüküm verirken kolaylık gösterene, hakkında verilen karara razı olup kolaylık gösterene Allah Teâlâ rahmet eylesin” söz ve dualarının toplumsal ilişkilerimizde bize ışık olacağını düşünüyorum.
YORUMLAR