Milattan önce 280 yılında Roma Cumhuriyeti ordusu ile Pirus ve İtalyan müttefiklerini karşı karşıya getiren Asculum Savaşı, “Pirus zaferi” kavramının ortaya çıktığı savaştı. Epirus Kralı Pirus, kalabalık bir ordu ile Roma ordusunun üzerine yürümüş ve tarihi bir zafer elde etmişti. Ancak İtalya’nın güneydoğusunda bulunan Asculum şehrindeki savaş sona erdiğinde savaşı kaybedenler kadar, kazananlar da ağır bir hezimetin altında eziliyorlardı… Evet, Roma savaşı kaybetmiş, ordudaki askerlerin büyük bir bölümü savaş sırasında yaşamını kaybetmişti. Ancak Pirus komutasındaki muzaffer ordunun durumu da pek farklı değildi. Pirus’un askeri gücü neredeyse bütünüyle yok olmuştu. Öyle ki bir rivayete Kral Pirus, bu tarihe geçen zaferin ardından savaş meydanın süzdükten sonra, “Roma’ya karşı böyle bir zafer daha kazanırsak, tamamen mahvolacağız!” demişti…
Tarihteki en ünlü Pirus zaferlerinden biri, 1709 yılında gerçekleşen Malplaquet Savaşı’nın ardından ortaya çıktı. 1700’lü yılların başında Kral II. Charles’ın ölümü, İspanya tahtına kimin oturacağına dair oldukça önemli bir tartışmanın ve rekabetin doğmasına neden oldu.
Hollandalı, Avusturyalı, Prusyalı ve İngiliz savaşçıdan oluşan 100.000 kişilik “Büyük İttifak” kuvvetleri, 90.000 kişilik Fransız ordusu ile karşı karşıya geldi. İki ordu 1709’un 11 Eylül günü kozlarını paylaştı. Büyük İttifak’ın başında bulunan Marlborough Dükü John Churchill saatler süren savaştan galip ayrılan komutan olmayı başardı. Ancak ordusundaki her dört askerden birini kaybetmişti. Savaş kazanılmıştı ama elde edilen bu galibiyete bir zafer demek pek de mümkün değildi.
17 Haziran 1755 tarihinde gerçekleşen Bunker Tepesi Muharebesi, Amerikan İç Savaşı sırasındaki kanlı çarpışmalardan biriydi. Muharebede, toplamda 1.000 kişiden oluşan Amerikalı “milisler” köklü İngiliz ordusuna mensup 2.200 askere karşı Bunker Tepesi’ni savunmakla görevliydi. İngilizler, başarısızlıkla sonuçlanan iki denemenin ardından, üçüncü saldırılarında tepeyi ele geçirmeyi başardı. Ancak 2.200 askerden oluşan seçkin birliğin yarısından fazlası, tepenin alındığını göremedi!
Amerikalılar, seçkin bir ordu karşısında alınan mağlubiyeti, onurlu bir zafer olarak nitelendirdiler. İngiliz General William Howe ise tepenin çok pahalıya mal olduğundan şikâyetçiydi. Napolyon Bonapart, askerlik kariyerinin en kanlı gününü 7 Eylül 1812’de yaşadı. Bu tarih, aynı zamanda Bonapart’ın en maliyetli zaferini elde ettiği gündü…
Napolyon Savaşları’nın bir parçası olan Borodino Muharebesi, Napolyon Bonapart komutasındaki kalabalık Fransız ordusu ile ülkelerini savunan Rus birliklerini karşı karşıya getirdi. Ruslar, uzun süreli bir geri çekilmenin ardından Moskova yakınlarındaki Borodino köyünde bir savunma hattı oluşturmaya karar verdiler. Bir an önce Moskova içlerine ulaşmak isteyen Napolyon, savunma hattına ilk etapta 130.000 kişilik ordusu ile hücum etti. Amacına ulaşacaktı da. Ancak ne pahasına?
Napolyon’un “Büyük Ordusu” Borodino Muharebesi’nde en az 30.000 mensubunu kaybetti. Bu, Fransızların düşman topraklarındaki savaşı daha fazla sürdüremeyeceği anlamına geliyordu. Öyle de oldu. Borodino Muharebesi’nde Rusları alt etmeyi başaran Napolyon, Moskova içlerine ilerledi. Ancak verdiği kayıplar nedeniyle kısa süre sonra Rusya seferini sonlandırmak durumunda kalacaktı. Borodino Muharebesi, gerçek anlamda bir Pirus zaferi ile sonlanmıştı. Amerikan İç Savaşı, tarihteki bazı meşhur Pirus zaferlerine sahne olmuştu. Bunlardan biri de Chancellorsville Muharebesi sonrasında elde edilen zaferdi.
Chancellorsville Muharebesi, Amerikan İç Savaşı’nın Batı Cephesi’nde, bugünkü Virginia eyaletinde yer alan Spotsylvania County bölgesinde gerçekleşti. 30 Nisan – 6 Mayıs 1863 tarihleri arasında General Robert E. Lee komutasındaki Konfederasyon askerleri ile General Joseph Hooker komutasındaki Birlik askerleri kanlı bir muharebenin iki kanadını oluşturuyordu. Ancak iki ordu arasında, Birlik lehine önemli bir sayısal üstünlük bulunuyordu. Savaş alanında her bir Konfederasyon askerine karşılık, iki Birlik askeri yer alıyordu. Ancak General Robert E. Lee, sayısal dezavantajına rağmen uyguladığı riskli savaş stratejileri sayesinde muharebeden zaferle ayrılmayı başardı. Buna karşın yaklaşık 60 bin kişilik Konfederasyon askerinden 13 bini, savaş alanında hayatını kaybetti. Yani General Robert E. Lee’nin bu önemli başarısı, tüm Pirus zaferlerinde olduğu gibi ağır kayıpları da beraberinde getirmişti.
YORUMLAR