Türkistan’da doğmuş (D: 852 – Ö: 944 Batı Türkistan’ın Semerkant Şehri, bu günkü Özbekistan Bölgesi), ata topraklarımızda yetişmiş ve kendini bilime vermiş, önce kendisini ve nefsini sonrada etrafını tenvir etmiş ve aydınlatmış, hürriyet ve özgürlüğün ve de bağımsızlığın temsilcisi olmuş, Allah’a kul ve Resülullah’a ümmet ile Türk Milletine örnek davranışlar sergilemiş, yüzyıllar sonrasında bile O’nun hukuk ile felsefe ile mantık ve de itikat ile ibadet ve dahi milli birlik ile düzenlik ve yardımlaşma ile dayanışma timsali önermelerini dünya bilim insanlarının çoğunun bilip tanıdığı ve O’nun duygu ile düşünce ve davranışlarını inceleyip Türk ile Türk – İslam âleminin sömürgeleştirilmesi bağlamında Mâtürîdî’yi rehber ile önder edinenleri kontrol altında tutmayı önerdikleri ve de o yüzyıldaki Türk duygu ile düşüncelerinin hayretle karşılandığını hepimize tekrar hatırlatıyorum!
Ancak bu günkü Türk Dünyasının hele batıdaki Türk Dünyası bireylerinin hiç duymadığı ve de tanıyamadığı “TÜRK BİLGESİ”; İslam Dini kaynakları ve Türk ile Türk-İslam âleminin “İtikâdî Mezhep Önderi”miz, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ümüzün özgürlük ve bağımsızlık ile mili ve dini hususlar bağlamında ilham aldığını düşündüğüm ve kanıtlayacağımı da iddia ettiğim Ebu Mansur Muhammed El- Mâtürîdî hakkında geçen haftaları arka arkaya iki tane makale yayımlamıştım. Hatırlarsınız diye ümit ediyorum!
Maalesef bana göre bizler olumlu ve istendik yönde okuma ile araştırma ve sahiplenme alışkanlığı erozyona uğratılmış gibi pek de olmayan, geçmişle ilişiği kesilmiş, birbirine düşürülmüş, affedersiniz Demokrasi gereği dedirtilerek sidik yarışlarına soyundurulğumuz, aklımızı değil de dâhili ve harici bedhahların önerilerinin peşinde koşan ve koşturulan bir toplum haline getirildiğimiz için dindaş ile ırkdaşlarımız ve koldaş ile yoldaşlarımızı, sırdaş ile yurttaşlarımızı titretip kendine yani özüne dönmelerini sağlayamıyoruz canlarım. Buna karşın Diyanet İşleri Başkanlığımızın 2023 – Şubat ayı Umre Ziyareti Proğramı’na eşimle birlikte katılmıştım. Batı Türkistan’ın Özbekistan Bölgesi’nden ve özellikle de Semerkant Şehri çevrisinden yoğun bir Umre Ziyaretçisinin oluşu dikkatimi çekmişti ve O dindaş ile ırkdaşlarımla zaman zaman sohbet etmeye başladım. Bu tanış olmak ve sohbetler ile yan yana ibadetler ve de karışıp kaynaşmalar sonucu O’nları Kutsal Beldeleri ziyareti tetikleyenlerin başında “İtikâdî Mezhep Önderi”miz Ebu Mansur Muhammed El-Mâtürîdî hazretlerinin olduğuna tanıklık ettim ve İngiliz Tarihçi – Yazar A. Toynbee’nin tespit ile teşhisinin ne kadar isabetli olduğunu anlayabildim can dostlarım!
Tekrar üçüncü defa hatırlatıyor ve yazıyorum! Ancak; İngiliz Tarihçi – Yazar A. Toynbee 1960 yılında yazdığı bir kitabında şöyle diyor ya:
“Güney Müslümanlığı; EŞ’ÂRİ’lik ( Kuzey Afrika’nın batısı Fas’tan ta Suudi Arabistan dâhil) bizim için tehlike olmaktan çıkmıştır. Bir şeyh satın alır, hepsini yönetirsiniz.
Bizim için Kuzey Müslümanlığı, MATURÎDÎ’lik; (İstanbul’dan Buhara’ya hatta Çin’e kadar Türk bölgesi) tehlikelidir. Bunlar bizimle (görünüşte) barışıktır. Ancak (o nedenle) her zaman (Bu günkü Türk Bölgesi içinden) (Gazi Mustafa Kemal) ATATÜRK gibi bir asi çıkabilir. Önlemi şimdiden alınmalıdır.” Sözleri dindaş ile ırkdaşlarımızı ve koldaş ile yoldaşlarımızı, sırdaş ile yurttaşlarımızı titretip kendimize döndürmeli canlarım.
Türk Dünyası ve Türk İslam âlemi olarak son üç yüz yıldır yaşadıklarımız ortadadır. Daha daha üzerimizde nelerin döndüğünü, hangi paylaşım ile sömürgeleştirme planlarının yapıldığını, üzerinde bulunduğumuz bu coğrafya için her Allah’ın günü yeni yeni planlar ile uygulamaların olduğunu çok iyi bilebilenlerden bir Türk vatandaşı olarak Vatan Şairimiz Rahmetli Mehmet Akif ERSOY beyin:
“Kurt uzaklardan bakar, dalgın görürmüş merkebi,
Saldırırmış ansızın yaydan boşanmış ok gibi.
Lâkin, aşk olsun ki, aldırmazmış da otlarmış eşek,
Sanki tavşanmış gelen, yahut kılıksız köstebek!
Kâr sayarmış bir tutam ot fazla olsun yutmayı…
Hasmı, derken, çullanırmış yutmadan son lokmayı!…
Bir hakikattir bu, şaşmaz, bildiğin üsluba sok:
Hâlimiz merkeple kurdun aynı, asla farkı yok.
Burnumuzdan tuttu düşman; biz boğaz kaydındayız;
Bir bakın: hâlâ mı hâlâ ihtiras ardındayız!” (Safahat, Sh: 311 – 312) Dediği gibi çoğu zaman durumumuzu böyle görmeyi düşünemiyorum ve de düşünmek bile istemiyorum.
YORUMLAR