Göz rengimiz, iriste bulunan pigment miktarı ve ışığın gözde nasıl emildiği ile belirlenir. Koyu renk gözler, daha fazla ışığı emdiği için siyaha yakın görünebilir; ancak bu renk hiçbir zaman tam anlamıyla siyah olamaz. Gözdeki melanin pigmenti, ışığı bir miktar yansıtıp emerken, siyah renkte görülebilmesi için tüm ışığı absorbe etmesi gerekir ki insan gözünde bu düzeyde bir emilim sağlanamaz. Genetik yapımız gereği, göz rengimiz kahverengiden koyu kahverengiye kadar değişebilir, ancak tamamen siyah bir tonu ulaşması mümkün değildir.
Tam anlamıyla siyah gözlere sahip olsaydık, gözlerimiz üzerine gelen tüm ışığı emerek aşırı ısınmaya yol açabilirdi. Siyah renk tüm ışığı emdiğinde bu enerji ısıya dönüşür. Göz dokusunda oluşacak bu ısınma göz sağlığı açısından zararlı olur ve sık sık gözyaşı üretimini gerektirebilirdi. Ayrıca, koyu renk gözler UV ışığını açık renk gözlere göre daha fazla emer. Eğer gözler tam anlamıyla siyah olsaydı, güneş ışığına karşı daha savunmasız hale gelir ve katarakt gibi sağlık sorunları artabilirdi.
Gözlerin UV ışınlarına dayanıklılık sağlaması için melanin pigmenti doğal bir koruma işlevi görür. Romanya Oftalmoloji Dergisi’ndeki araştırmalara göre melanin pigmenti, gözleri UV ışınlarına karşı korur ve güneşin zararlı etkilerini sınırlar. Ancak, gözler tamamen siyah olsaydı bu koruyucu etki fazlasıyla emilim yaparak zarar verici hale gelebilirdi. Bu yüzden gözlerimizdeki melanin miktarı evrimsel olarak ideal düzeydedir ve tamamen siyah gözlere sahip olmamamız bir anlamda doğanın koruyucu bir seçimi olarak değerlendirilebilir.
Genetik ve biyolojik yapımız sayesinde, ışığı optimum düzeyde emen ve göz sağlığını koruyan bir pigment yoğunluğu ile donatılmış durumdayız. Bu nedenle siyah gözlere sahip olmamız mümkün değil ve bu, insan sağlığı için oldukça olumlu bir özellik.
Havva ERTÜRK
Kaynak: Habertürk