Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

“İNCİ KÜPELİ KIZ” BEYNİMİZİ NASIL BÜYÜLÜYOR?

Johannes Vermeer’in İnci Küpeli Kız adlı başyapıtı, sanatı seven ya da sevmeyen herkesin dikkatini çeken bir tablo olarak dünya çapında üne sahip. Peki bu eseri bu kadar özel ve büyüleyici kılan ne? Bilim insanları, nörobilim tekniklerini kullanarak yaptıkları araştırmada, bu soruya bir cevap bulmaya çalıştı. Eserin nasıl beyin dalgalarımızı etkilediğini ve izleyici üzerinde bıraktığı derin etkiyi anlamak için yapılan araştırmalar, tablonun etkileyiciliğinin arkasındaki gizemi ortaya çıkarıyor.

Johannes Vermeer’in İnci Küpeli

Lahey’deki Mauritshuis Müzesi’nin nörobilimcilerle yaptığı iş birliği sonucunda, İnci Küpeli Kız’ın neden diğer sanat eserlerinden daha farklı bir çekim gücüne sahip olduğu anlaşıldı. Çalışma, EEG ve MRI taramaları kullanılarak yapıldı ve ortaya çıkan bulgular sanat dünyasında büyük yankı uyandırdı. Elde edilen verilere göre, bu tabloya bakan bir izleyici, “sürekli dikkat döngüsü” olarak adlandırılan bir nörolojik fenomenin etkisi altına giriyor. Yani izleyicinin dikkati, kızın gözlerinden başlayarak ağzına, ardından inci küpesine ve tekrar gözlere yöneliyor. Bu döngü, beynin dikkati sürekli olarak tablo üzerinde tutmasına ve izleyicinin tabloya daha uzun süre odaklanmasına neden oluyor.

inci kupeli - Marmara Bölge: Balıkesir Son Dakika Haberleri ile Hava Durumu

Sanat ve Nörobilim: Beynin Sırları Çözülüyor

Araştırma sonucunda, beyin taramaları izleyicilerin tabloya bakarken dikkat döngüsüne nasıl girdiğini gözler önüne serdi. Bu süreçte beynin en çok uyarılan bölgesi ise precuneus adı verilen, benlik algısı ve bilinçle ilişkilendirilen bölge oldu. Bu durum, İnci Küpeli Kız’ın izleyicilerin sadece dikkatini çekmekle kalmayıp, aynı zamanda kişisel farkındalıklarını da harekete geçirdiğini gösteriyor. İzleyiciler, tablonun göz, ağız ve inci küpe arasında bir dikkat üçgeni oluşturduğunu ve bu odaklanma sürecinde tablonun derin anlamını hissetmeye başladıklarını belirtiyorlar.

 

Araştırmayı yürüten nörobilimci Martin de Munnik, “Bu tablo, beynin dikkatini öyle bir çekiyor ki, isteseniz de istemeseniz de ona bakmak ve dikkat kesilmek zorunda kalıyorsunuz,” diyerek, eserin büyüleyici etkisini açıklıyor. İzleyicilerin beyni üzerinde yapılan göz izleme testleri, bu tablonun diğer sanat eserlerinden çok daha uzun süre izlenmesine neden olduğunu kanıtlıyor.

untitled - Marmara Bölge: Balıkesir Son Dakika Haberleri ile Hava Durumu

Orijinalin Gücü: Reprodüksiyonlarla Arasındaki Fark

Aynı çalışma, İnci Küpeli Kız’ın orijinaline bakıldığında ve bir reprodüksiyonuna bakıldığında beyin tepkilerinin ne kadar farklı olduğunu da ortaya koydu. Beynin orijinal esere verdiği duygusal tepki, reprodüksiyonlarla kıyaslandığında on kat daha güçlüydü. Mauritshuis Müzesi Direktörü Martine Gosselink, “Sanatla birebir etkileşim kurmak, beyninizin duygusal ve bilişsel gelişimine gerçekten katkı sağlıyor,” diyerek bu durumu doğruluyor. Bu bulgu, orijinal eserlerin sanattaki gerçek değeri ve önemini bir kez daha gözler önüne seriyor.

 

Sanatın Gizemli Çekim Gücü

İnci Küpeli Kız’ın dikkat çekici özelliği sadece yüz ifadelerinde değil, aynı zamanda Vermeer’in çevredeki detayları bulanıklaştırıp izleyiciyi odak noktaya çekme yeteneğinde yatıyor. Mauritshuis Direktörü Gosselink, Vermeer’in diğer eserlerinde figürlerin genellikle yazı yazarken veya bir şeylerle meşgul olurken resmedildiğini, ancak İnci Küpeli Kız’ın doğrudan izleyiciyle göz teması kurduğunu belirtiyor. Bu durum, esere gizemli bir derinlik katıyor ve izleyicinin kendini portredeki kızla bir bağ kurmuş gibi hissetmesini sağlıyor.

 

Mona Lisa ile Karşılaştırma: Güney’in İnci Küpeli Kızı mı?

İnci Küpeli Kız, sanat dünyasında sıkça Da Vinci’nin Mona Lisa eseri ile karşılaştırılıyor. Hatta bazı sanat eleştirmenleri bu tabloyu “Kuzey’in Mona Lisa’sı” olarak tanımlıyor. Mauritshuis Sanat Yönetmeni Martine Gosselink, bu karşılaştırmalara mizahi bir yaklaşım getirerek, “Belki de Mona Lisa, Güney’in İnci Küpeli Kızı’dır” diyor ve iki büyük eserin sanat tarihindeki önemini esprili bir şekilde dile getiriyor.

 

Johannes Vermeer’in İnci Küpeli Kız tablosu, yalnızca bir sanat eseri olarak değil, aynı zamanda insan beynini ve duygularını derinlemesine etkileyen bir fenomen olarak kendini gösteriyor. İzleyici üzerinde yarattığı büyüleyici etkinin ardında yatan sırları çözerken, sanatın gücünü ve etkisini bir kez daha fark etmemizi sağlıyor. Bu nedenle, sanatla etkileşim kurmak ve bir esere derinlemesine bakmak, sanatı yalnızca gözlerimizle değil, ruhumuzla da anlamamıza olanak tanıyor. Havva ERTÜRK

KAYNAK: mashable.com