Sevdadan Doğan Bir Türkü
İki Keklik, türküsünün hikayesi Anadolu’da dillere destan bir aşk hikayesinden doğar. Rivayete göre türkü, Erzincan yöresinde genç bir delikanlının yaşadığı büyük aşkın hüzünlü anısını taşır. Sevdiği kıza kavuşamayan gencin acısını, dağlarda uçuşan iki keklik sembolize eder. Keklikler, halk edebiyatında genellikle sevgiliyi, özgürlüğü ve kavuşulamayan aşkı temsil eder.
Acı ve Sevda
Türkünün hikayesi sevdiği kıza kavuşamayan genç bir delikanlının yaşadığı acıya dayanıyor. Kekliklerin özgürce uçuşunu gören genç, kendi hayatına bakar ve zincirlenmiş gibi hissettiğini dile getirir. “İki keklik” aslında bir bakıma kavuşamayan iki sevgilinin simgesidir. Bu nedenle türkü hem hüzünlü hem de içten bir anlatı barındırır.

Halkın Dilinde Yaşayan Bir Eser
“İki Keklik” türküsü yıllar içinde sadece Erzincan’da değil, tüm Türkiye’de sevilerek söylenmeye başladı. Çeşitli sanatçılar tarafından seslendirilen türkü, özellikle düğünlerde, meclislerde ve eğlencelerde ritmiyle coştururken sözleriyle de düşündürür.

Türküde Kekliğin Anlamı
Anadolu kültüründe keklik, çoğu zaman aşkı ve sevgilinin güzelliğini simgeler. Kekliğin sesinin yanık tınısı, türkülerde acının ve hasretin ifadesi olur. “İki Keklik”te ise bu kuş, kavuşamayan aşıkları sembolize ederek türkünün duygusunu daha da derinleştirir.
Nesilden Nesile Aktarılan Bir Miras
Bugün hâlâ gençler tarafından da bilinen “İki Keklik” türküsü, Türk halk müziğinin unutulmaz eserleri arasında yer alıyor. Hikâyesiyle yürekleri burkan, ezgisiyle coşturan bu türkü, kültürel mirasın en önemli parçalarından biri olarak yaşamaya devam ediyor.

HABER MERKEZİ

