Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Özdemir

İ S T İ S M A R

Güzel Türkçemize Arapçadan geçen ve sözlük anlamı olarak da iyi niyeti kötüye kullanma yani “sömürme” anlamını ifade etmek için çokça kullandığımız bir sözcüktür “istismar”. İstismar etmek; bir bireyin ya da kişilerin iyi niyetini ve bakış açısını kötüye kullanarak yararlanmak, bir düşünceyi kötüye kullanarak zarar vermeyi hedeflemek, karşısındakinin kendi rızası olmadan ve iradesi ile isteğini dikkate almadan sömürmek gibi anlamları da içeriyor konu başlığımız. Çokça duyduğumuz bu sözcük her toplumda, her kurum ile kuruşta ve her koşulda yapılabilmektedir. Ahlak kurallarına da ters ve çoğunlukla da yasa dışı olarak değerlendirilir. Belli başlı istismar biçimlerini; fiziksel, cinsel, psikolojik, baskı, zorbalık, gücü kötüye kullanma, kamu veya özel mülkiyete zarar verme ve hor kullanma, insan hakları ihlalleri ile çocuk ve kadın ile hayvan istismarları olarak sıralayabilirim.

Genelde gücü ve erki yani ekonomik ve sosyal ile siyasi ya da cinsel vb. yeterliliği elinde bulunduranların başkalarına yönelik kötü niyetler ve keyfi yönelimler olarak ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda bireylerin kişisel mahremiyetleri ile temel hak ve özgürlüklerinin gizli veya alenen ve anlaşılır bir biçimde ihlal edilmiş olmasıdır “istismar”. Cinsel istismardan tecavüze, zorbalıktan işkenceye, hırsızlıktan eşkıyalığa kadar uzanan bir yelpazeye yayılan “istismar”ın, bireylerde ruhsal ve fiziksel bozukluklara ve hatta mal ile can kayıplarına neden olduğunu hepimiz biliyor ve de şahit oluyoruz. Konuyla ilgi pek çok bakış açısı vardır. Ancak Diyanet Takvimi’nin 2022 Aralık ayının yedinci günü yaprağında okuduğum “Dini İstismar Etmek” konusu beni çokça etkilediği için can dostlarımla da paylaşayım istedim:

“Din istismarı, dinin manevi otoritesini kullanarak maddi kazanç, güç, şöhret ve makam elde etmektir. Dini istismar edenler, Allah’la ve Peygamberimizle görüştüklerini iddia ederek insanların iradelerini teslim almaya yeltenirler. Hatasız ve masum oldukları yalanıyla kendilerini hakikatin yegâne temsilcisi göstermeye çalışırlar.

         Sözde keramet ve rüyalarla, bidat ve hurafelerle saf Müslümanları yönetmek ister. Şifa dağıtma, kısmet açma vaadiyle insanların çaresizliklerinden menfaat devşirir. Bilhassa gençleri hedef alarak toplumun heyecanını, hayal ve ideallerini, dini inanç ve duygularını sömürür.

         Din istismarcıları, kendileri gibi düşünmeyenleri dışlar, mutlak itaat göstermeyenleri ötekileştirir hatta tekfir eder (kâfir olduğunu söyler). Kendilerine kayıtsız şartsız bağlılığı şart koşarak aile, millet, kültür ve kimlik bağlarını zayıflatır. Menfaati uğruna yalanı, ikiyüzlülüğü, hırsızlığı, şantajı, şiddeti meşru görür. Sonuçta hem kendisi sırat-ı müstakimden sapar, hem de başkalarını saptırır.

         Din istismarı karşısında her birimize düşen, ferasetli ve basiretli davranmaktır. İslam’ı tahrif ve istismar etmek isteyenlere fırsat vermemeliyiz.”

         Ata’mızın 03 Mart 1924’de kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kuruluş nedenlerini bilemeyenler “Diyanet Kaldırılsın” teraneleriyle sözlü ile yazılı basın ile sosyal medyada manşet atıyorlar. Ve Büyük Kurtarıcımızın sözde izinden yürüyen ve O’nun gibi düşünüp yaşadığını sananlar yani serap gördüklerini düşündüğüm bazı sivri zekâlılar Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ümüzün İlke ve İnkılâplarını Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, İnkılâpçılık, Laiklik olarak bilmiyorlar ya da biliyorlarsa da sırayı bozarak sayısal olarak içselleştirmişler. Kanımca Atamızın armağanı Diyanet’in kadr ü kıymetini bilmeli ve de korumalı ve dahi yaşatmalı, ince çizgiyi aşmamalıyız…

İstanbul’daki eğitim ve öğretim kurumlarından emekli halamın Öğretmen kızı vasıtasıyla tanıştığım İstanbul’da oturan Hanife Bacı’mla yüz yüze karşılaşmalardan sonra sosyal medyada arkadaş olduk. Hanife Bacım çokça maharetlidir ha… Beş parmağında altı hüner taşır. Sosyal medyadaki “Diyanet Kaldırılsın” tivit yarışına bir gün O da katılmış. Tarih benim alanım olduğunu bildiği için üstteki paragrafı etraflıca izah ettim. Beni kırmadı fakat kabul de etmedi ve iletişimimiz koptu ki sosyal medya arkadaşlığından beni sildi sanırım diye düşünüyorum.

 

 

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER