Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Özdemir

DAYANIŞMA VE YARDIMLAŞAMA

        Toplum içinde yaşama zorunluluğu bireyleri pek çok konuda birlik ve beraberlik ile dirlik ve düzenlik içinde bulunmaya, ortak paydalarda buluşmaya, birçok alanda yardımlaşma ve dayanışma ortamı oluşturmaya itmektedir. Birlikte yaşayabilmenin ön koşulları bunlar olsa gerektir. Yalnız başına yaşamak isteyen dağ başına, ıssız adalara, izbe mağaralara bile gitse mutlaka birilerine ve ya bir şeylere ihtiyaç duyar. Bu doğanın bir kanunudur. Bu bağlamda ilahi ya da insani öğretiler ve otoriteler anlaşılabilir ve uygulanabilir bir takım yönlendirmelerde bulunmuşlardır. Dinler tarihinde ve tarihsel süreçte bunlara her dem rastlanılmaktadır.

Yirminci yüzyılda hele hele asrımızın demokrasi söylemlerinde sosyal adalet, sosyal devlet, sosyal paylaşım vb. yazılı ve sözel iletiler pek de anlam ifade etmemektedir. Sivil toplum kuruluşlarının yanında bir de resmi olarak Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları kurduk. Siyasi iktidarların yelpazeleri doğrultusunda nasıl, neden, niçin, ne biçimde işlevini yerine getirdiği veya getirtilmeye çalışıldığı zaman zaman yazılı ve görsel ile işitsel basınımızda da konu edilmektedir. Yazılımların kitapçık kapakları arasında kaldığı, sözel iletilerin ise insanlarımızı yanlı ve yanlış yönlendirme aracı olarak kullanılmakta olduğunu görme özürlü olmayanlar mutlaka görür. Son yıllarda sosyal olma yolunda adım atmaya çabalayan devleti de sömürmeye ve sömürtmeye başladığımızın bilmem farkında mıyız?

Dinler Tarihine bakıldığında İslam Peygamberinin bu dünyaya armağan ettiği hukuk sistemi, insanlar arasındaki ilişkilerin iyileştirilmesi ile geliştirilmesi bağlamında benzersiz ve eşsiz ve de eksiksiz kurallar ortaya koymuştur. Bunların bir kaçını sıralayabiliriz:

Fitre, zekât ve sadaka gibi sistemi getirmiş olan İslam, yoksul ve muhtaçların korunmasını teminat altına almış olduğu görülür.

Komşuluk ilişkileriyle ilgili yeterli önlemler alınmış, bir yerin satış veya devri sırasında komşulara öncelik tanınmış; komşusu kötü davranışlarından emin olmayan bireyin cennete giremeyeceğini bildirmiştir.

Kadınların sosyal statüleri yükseltilmiş; gerekli hakları verilerek tanınmış ve güvence altına alınmıştır. Kocaya boşama hakkı verildiği gibi kadına da boşanma hakkı verilmiştir. Kocasının düşüncesiz davranışlarına karşılık kadının can ve mal güvenliğinin teminatı olarak da kadına mehir hakkı tanınmıştır.

Son Nebi, Borçların zamanında ödenmesi üzerinde ısrarla durmuş; borcunu ödeyebilmesi için borçlunun zekât alabileceğini belirtmiştir. Borçlunun borcunu temizleyemediği durumlarda, alacaklılardan bu borcu sadaka olarak silmesini istemiştir.

Borçlunu borcunu ödeyememesi yüzünden hapsedilmesi ise söz konusu edilmemiştir. Çünkü Muhammet Mustafa (sav), “Şehidin borçtan başka bütün günahları affedilir” buyurmuştur.

Son Resul, basit ya da bileşik her türlü faiz sistemini ortadan kaldırmış; hiç bir şekilde beklenti içinde olmadan karşılıksız ödünç tavsiye etmiştir.

Son din İslam Hukuku’nda “yasalar önünde herkes eşittir” emri ilahi kuralı; dil ve din ile inanç, renk ve deri ile cinsiyet, zengin ve fakir ile amir ve memur, zayıf ve güçlü ile doğulu ve batılı, güneyli ve kuzeyli ile şehirli ve köylü vb. sınıf farkı gözetmeksizin uygulanır.

Muhammet Mustafa (sav), İslam devleti sınırları içerindeki İslam olmayan tebaa (halk) hakkında da “Onların mali bizim malımız gibi, onların kanları bizim kanlarımız gibidir” buyurarak yardımlaşma ve dayanışma motifleri ile birlik ve beraberlik ile huzur ve mutluluğun temel taşlarını köşe başlarına yerleştirmişti diye düşünüyorum.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER