Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Gökhan Yılmaz

Cinsiyetin Değiştiği Bir Dünya: Balıktan İnsanlığa Bir Bakış

Geçtiğimiz günlerde bilim dünyasından gelen ilginç bir haber, sadece biyolojinin sınırlarını değil, düşünce kalıplarımızı da sorgulattı: Maldivler açıklarında keşfedilen yeni bir balık türü, dişi olarak doğuyor ve yaşamı ilerledikçe erkeğe dönüşüyor.

Evet, yanlış okumadınız. Bu balık, doğanın karmaşık döngüsünde kendini yeniden tanımlayabilen bir tür. İnsan aklının “doğal düzen” dediği şeyin aslında ne kadar esnek, değişken ve çok boyutlu olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.

Elbette bu durum, biyolojide “proterogini” olarak bilinen bir cinsiyet değişimi örneği. Mercan resiflerinde yaşayan bazı balık türlerinde buna rastlanabiliyor. Bu türlerin sosyal yapısında baskın erkek öldüğünde, sürünün en yaşlı dişisi onun yerine geçiyor. Yani bir anlamda, doğa kendi boşluğunu doldurmayı ihmal etmiyor. Ne sıra bekleniyor, ne tartışma çıkıyor. Akıl almaz bir düzen içinde her şey kendi yolunu buluyor.

Peki ya biz insanlar?
Toplumsal cinsiyet rollerinden tutun da, kadın ve erkek kimliğine yüklenen anlamlara kadar her şey öylesine katı, öylesine sabit ki… Değişim bir tehdit, farklılık bir “sorun” olarak görülüyor. Oysa doğa, her şeyi olduğu gibi kabul etmeyi çoktan öğrenmiş.

Maldivler açıklarındaki bu küçük balık bize çok şey anlatıyor. Belki de en çok da şunu: “Sabitlik” bir yanılsama olabilir. Doğada hiçbir şey tek biçimli ya da mutlak değil. Zamanla değişiyor, evriliyor, dönüşüyor. Bazen bir tür, bazen bir cinsiyet, bazen bir bakış açısı…

Düşünsenize; doğduğunuz cinsiyetin zamanla değiştiği bir dünyadasınız. Bu size bir tehdit mi olurdu, yoksa özgürlüğün en doğal hali mi?

Bir balığın yaşam döngüsü, belki de bize insan olmanın anlamını yeniden sormalı. Kendimizi tanımlarken neden bu kadar sabit, neden bu kadar kesin sınırlar içinde düşünmek zorundayız?

Sonuçta o balık, bir formdan diğerine geçerken doğallığını kaybetmiyor. Aksine, doğasına daha da yakınlaşıyor.

Kim bilir… Belki bizler de değişime bu kadar direnmek yerine, doğanın dilinden biraz ilham alsak her şey çok daha sade, çok daha insanca olurdu.

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER