Başkan Tanrıkulu, yaptığı açıklamada, sıcak havaların artmasıyla birlikte kene aktivitelerinin de arttığına dikkat çekerek, vatandaşların özellikle ormanlık ve yeşillik alanlarda dolaşırken dikkatli olmalarını ve korunma önlemlerini almalarını tavsiye etti ve şunları söyledi. Tanrıkulu, “Hastalığın ilk ismi olan Kırım Kanamalı Ateşi ilk kez 1944 yılında Kırım’da köylülere yardım eden Sovyet ordusu askerlerinde görülmesinin ardından yapılan inceleme sonuçlarına göre verilmiştir. Daha sonra hastalık 1956’da Kongo’da görülmüş olup, 1969 yılında ikisinin aynı hastalık olduğu belirlenmiş ve Kırım Kongo Kanamalı Ateşi olarak adlandırılmıştır. Dünyada vektör taşıdığı bilinen 7 kene türünden 4’ünün Türkiye’de bulunduğu bilinmektedir.3 kıta ve 56 ülkede görülen bu zoonotik hastalık ise enfekte keneyle temas(Hyalomma marginatum), viremik dönemdeki hasta hayvana ait kan, idrar gibi vücut salgıları ve hasta kişilerin kan / vücut sıvılarıyla korunmasız teması ile de bulaşabilir. Ayrıca anneden bebeğe direkt bulaşmada söz konusudur” dedi.
“BİR KENENİN 10 BİN YUMURTASI VAR!”
Çiftçilerin veterinerlerin kamp ve piknik yapmak isteyenlerin risk altında olduğunu dile getiren Başkan Tanrıkulu, “Hastalık için tarım çalışanları, hayvancılıkla uğraşanlar, veteriner hekimler, veteriner sağlık teknikerleri, sağlık çalışanları, askerler, kamp ve piknik yapanlar ile orman işçileri risk altındadır. Hastalığın vektör ekolojisiyle doğrudan ilişkili olduğu bilinmektedir. Mevsimsel özellik göstermekte olup Türkiye’de bahar ve yaz aylarında görülmektedir. Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA), keneler tarafından taşınan bir virüsle oluşan ateş, halsizlik, iştahsızlık, kas ağrısı, baş ağrısı, bulantı, kusma, ishal ve ağır vakalarda kanama gibi bulgular ile seyrederek ölümlere neden olabilen zoonotik (hayvanlardan insanlara bulaşan) bir enfeksiyon hastalığıdır. Hastalığı almış bir kene KKKA’yı yumurtalarına da aktarabilmektedir. ‘Mesela bir kenenin 10 bin yumurtası var ve bunlardan 5 bin larva çıktı diyelim. Bu yeni kenelerin tamamı da hastalıklı oluyor. Yani kene sayısı birken, beş bine çıkıyor. Kenelerin olağanüstü çoğalmasının en önemli nedeni eko-sistem tahribatıdır. Eko-sistemin esası, doğanın kendini koruma adına, kendi iç ve dış dinamiklerinin birbirleri ile dengeli ilişkisidir… Keneler de eko-sistemin denge unsurlarından biri olup, doğada birtakım canlı ve cansızla ilişki halindedir. Kenelerin Yayılma Nedenleri ise Küresel ısınma, Göç eden veya hareket halinde yaban hayvanları, başıboş sahipsiz hayvanlar, Kontrolü ihmal edilen evcil hayvan nakilleri ve Kontrolsüz veya kontrollü insan gezi ve göçleri” şeklinde konuştu.
“GİYSİLERDE BİLEK VE BOYUN KISMI SIKI SIKI KAPALI OLMALI”
“Vücutta tespit edilen kene en kısa sürede çıkartılmalıdır” diyen Başkan Hüdayi Tanrıkulu konuşmasına şöyle devam etti, “Ekosistemdeki canlılar birbirini dengeler. Yani hiç mücadele etmemek, doğayı kendi haline bırakmak, kimyasallarla mücadele etmekten daha iyidir. İlaçlama arttığı oranda kene sayısı artacaktır. Evcil hayvanlarımızın ektoparaziter mücadelelerini düzenli olarak yapmalıyız. Giysilerde bilek ve boyun kısmı sıkı sıkı kapalı olmalı ve giysiler açık renkli olmalıdır. Özellikle pantolon paçaları, çorap içine sokularak ve hatta üzerine çizme giyilerek dolaşılmalıdır. Sahadan, araziden, kırsaldan döndükten sonra, vücutta özellikle kulak içi ve çevresi, saç ve çevresi, koltuk altı, bacak araları, diz kapağının arka kıvrımları, göbek deliği ve diğer vücut kıvrımlarının arası el ve aynalar vasıtasıyla; çocuklar da ebeveynleri tarafından mutlak surette günlük kene muayeneleri yapılmalıdır. Sahada giyilen giysilerle ev içinde dolaşılmamalıdır. Düzenli vücut temizliği (banyo, taranma v.s.) ihmal edilmemelidir. Vücutta kan emen bir kene tespit edilmiş ise, en kısa sürede çıkartılma işlemi gerçekleştirilmelidir. Bunun için en yakın sağlık kuruluşuna hiç vakit kaybetmeden gidilmeli ve kenenin sağlık elemanları tarafından çıkartılması sağlanmalıdır”
Ömer Faruk ALA