Gebekse Koyu’nun tepe yamaçlarında yer alan Bizans dönemine ait “Gebe Kilise” kalıntıları, buranın sadece doğal değil, aynı zamanda tarihsel bir zenginliğe de sahip olduğunu gösteriyor. Bu antik yapılar, geçmişe açılan sessiz kapılar gibi dururken, doğayla bütünleşmiş halleri fotoğraf severlere unutulmaz kareler sunuyor.
Karmaşadan Uzak, Sadece Sakinliğe Açık
Gebekse Koyu’na yalnızca teknelerle ulaşılabiliyor. Bu durum, koya her gün yalnızca sınırlı sayıda kişinin gelebilmesine imkân tanıyor. Koyda herhangi bir tesis, şemsiye ya da büfe bulunmaması, doğallığın ve sessizliğin korunmasına büyük katkı sağlıyor. Ziyaretçiler, ihtiyaç duydukları yiyecek ve içecekleri yanlarında getirerek günü doğanın tam kalbinde geçirebiliyor.

Kleopatra’nın İzlerini Taşıyan Kıyılar
Rivayete göre koy, antik Mısır Kraliçesi Kleopatra’nın adını taşıyor. Ziyaretçiler, bu efsanevi havayı hissedebilecekleri Gebekse Koyu’nda tarih ve doğanın iç içe geçtiği atmosferi doyasıya yaşayabiliyor. Kayalıkların ardında saklanan bu eşsiz alan, keşif duygusu yüksek olan gezginlerin tutkuyla ziyaret ettiği rotalardan biri.
Zor Ulaşım, Büyük Özgürlük
Karayoluyla ulaşılamayan Gebekse Koyu, Marmaris’ten veya yakın koylardan kalkan teknelerle ziyaret edilebiliyor. Özellikle Çiftlik Koyu üzerinden deniz yolculuğu, bu doğa harikasına ulaşmak için en çok tercih edilen rota. Ulaşımın zor olması, koyun doğal yapısını korumasını ve turistik kalabalıktan uzak kalmasını sağlıyor.
Gebekse Koyu: Doğanın Fısıltısını Dinleyeceğiniz Yer
Günümüzün kalabalık ve gürültülü dünyasından kaçmak isteyenler için Gebekse Koyu, adeta bir terapi noktası. Burada yalnızca doğanın sesi var; rüzgarın ağaçlara çarpışı, dalgaların kayalara vurması ve kuş sesleri… Doğanın içinde kaybolmak isteyenler için bu koy, Marmaris’in sunduğu en özel rotalardan biri.
Serpil ADAK

