İBB, başlattığı hızlı tarama metoduyla bugün beş yüksek riskli bir binayı daha yıktı. Avcılar’da yüksek riskli yapı grubuna giren Uğur Apartmanı’nın yıkımı, İBB Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Buğra Gökce ve İBB Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Dairesi Başkanı Murat Yün tanıklığında gerçekleştirildi.İSTANBUL (İGFA) – İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinin ardından başlattığı hızlı tarama metoduyla risk taşıyan ve çökme ihtimali bulunan yapıların yıkımına devam ediyor.
1999 Marmara Depremi’nin yıldönümünde, İBB Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Dairesi Başkanlığı’nın İstanbul Şehircilik Atölyesi Şube Müdürlüğü’nce il genelinde “Hızlı Tarama” metodu ile tespiti yapılan ve “D Sınıfı-Yüksek Riskli Yapı” grubu içerisine giren Uğur Apartmanı, Avcılar Belediyesi eşliğinde yıkıldı.
33 YILLIK YÜKSEK RİSKLİ BİNA YIKILDI
İBB ekipleri, sakinlerinin 13 Mart’ta tahliye edildiği 33 yıllık binanın çevresinde geniş önlemler aldı. Binaya vinç yardımıyla iş makinesi yerleştirilmesinin ardından kontrollü yıkım gerçekleştirildi.
Yıkılan Avcılar İlçesi, Merkez Mahallesi, Çiğdem Caddesi, No:70 adresinde konumlu ve 19759 parselde bulunan 17 daireli bina, bodrum kat, zemin kat, 4 normal kat olmak üzere toplamda 6 katlı bir bina olma özelliği taşıyordu.
Hak sahiplerinin yoğun ilgisi altında gerçekleşen yıkıma, İBB Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Buğra Gökce ve İBB Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Dairesi Başkanı Murat Yün eşlik etti.
Öte yandan, bugün Avcılar’daki ilk yakımın ardından eş zamanlı olarak riskli grup içerisinde yer alan 4 binanın daha yıkımı gerçekleştirildi.
“DURDUĞU YERDE YIKILABİLECEK 1500 BİNA VAR”
İBB Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Buğra Gökce, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, hızlı tarama testleri sonucu ortaya çıkan güncel rakama göre İstanbul’da şu an 1500 civarında, durduğu yerde yıkılacak bina bulunduğunu söyledi. Gökce,“Bu binaların içinde yaşayan vatandaş sayısı az buz değil. 1500 binada yaklaşık 50 bin vatandaşımız yaşıyor. Dolayısıyla bu binaları yıkmanın ne anlama geldiğini Kahramanmaraş merkezli depremlerde resmi rakamlara göre kaybettiğimiz can sayısına yakın canı kurtarmaya çalıştığımızı ifade etmek istiyorum” dedi.
Gökce, Avcılar’da eş zamanlı olarak dört yüksek riskli binanın yıkımının daha gerçekleştirileceklerini belirterek; “Bu dört binalarda 250 vatandaşımızın canını kurtardık. Belki çok küçük gelebilir. Ama bu 4 binada yaşayan 250 vatandaşımız eğer geçtiğimiz günlerde bir deprem olsaydı büyük ihtimal canlı çıkmaları zor olan evlerde oturuyor. Tabutlarında yaşamak zorundaydılar” dedi.
6 Şubat depremlerinin ardından talep patlaması yaşanan hızlı tarama testleri sonucunda ilk etapta 9-10 bin kişinin yaşadığı 318 binanın durduğu yerde yıkılacak durumda olduğunu belirten Gökce, bu binaların 100’ü aşkının yıkıldığını söyledi.
“HIZLI TARAMA TALEBİNDE BÜYÜK AZALMA OLDU”
6 Şubat depremlerinin ardından hızlı tarama testine İstanbul’da başvuran kişi sayısında çok büyük bir azalma olduğunu da belirten Gökce; “6 Şubat’tan sonra bir günde 22 bin başvuru aldığımız bir gün de olmuştu. Artık çift haneli rakamlara düştü. Vatandaşımız artık binasının taratılmasına ilişkin istekten vazgeçmiş görünüyor. Çünkü dönüştürebileceğine ilişkin bir kaynak ve güvence de kalmadı. Kendini ekonomik anlamda rahat görmüyor. Depremin sıcaklığı geçtikten sonra, psikolojik olarak da daha az hassasiyet gösterir hale geliyoruz” dedi.
“YEŞİL ALANLARI İMARA AÇMANIN DEPREME FAYDASI YOK”
17 Ağustos Marmara Depremi’nin ardından çok sayıda plan, proje yapıldığını ancak bu kararlara uyulmadığını da dikkat çeken Gökce şunları söyledi:
“İstanbul o günden bugüne 2 katı büyüdü, nüfusu 16 milyona çıktı. İstanbul’u bu kadar büyütüp, metreküplerce beton döküp çok daha fazla alanı imara açıp çok daha fazla yeni yapı yapmış olmamıza rağmen hala bugün deprem riskini konuşuyoruz. Demek ki yeni yapı yaparak, yeni alanları imara açarak, askeri alanları, yeşil alanları imara konu edip dezavantajlı vatandaşlarımızın ihtiyacı olan sosyal konutları üretmek yerine bu alanlarda yatırım amaçlı üçüncü, beşinci konutları üretip, bu alanları imara açmanın deprem güvenliğini sağlamaya bir faydası yok.
Bu alanlar birilerinin zenginleşme aracı olarak kullanılacak alanlar da değil. Ancak geçtiğimiz 20 yılı İstanbul’u daha fazla yoğunlaştırmak üzere tükettik. Finans Merkezi’ni bile başkent Ankara’dan İstanbul’a taşıdık. Böyle bir ortamda yeni bir yapının temelini atarak değil, o ihmal ettiğimiz, riskli yapı stokunun tek tek eksiltildiği, dirençli hale getirildiği yapıların yıkıldığı bir gün olarak tarihe geçmesini istedik.”
Kaynak: igf