Beslenme alışkanlıklarımızın sağlığımız üzerindeki etkisi tartışmasız. Ancak bazı gıdalar, diğerlerine göre çok daha sık gündeme gelir. Yoğurt da bunlardan biri. Son dönemde ise sıkça şu soruyla karşılaşıyoruz: “Yoğurt kansere iyi gelir mi?”
Bu soruya ne tamamen evet demek mümkün ne de hayır. Çünkü mesele sadece “iyi gelip gelmemesi” değil, nasıl, ne zaman ve ne şekilde tüketildiğiyle de doğrudan ilgili.
Yoğurt, başta bağırsak sağlığı olmak üzere bağışıklık sistemini destekleyen probiyotikler açısından zengin bir besin. Güçlü bir bağışıklık sisteminin kanser hücrelerine karşı dirençli olduğu biliniyor. Ayrıca, yoğurttaki kalsiyum, protein ve B vitaminleri, hücre yenilenmesinde önemli rol oynayan maddeler arasında.
Bazı araştırmalar, düzenli olarak doğal yoğurt tüketen bireylerin özellikle kolon kanseri gibi bazı kanser türlerinde daha düşük risk taşıdığını ortaya koyuyor. Ancak burada dikkat çekici olan şu: katkı maddesi içermeyen, ev yapımı ya da geleneksel yöntemlerle üretilmiş yoğurtlardan söz ediyoruz. Market raflarında uzun ömürlü olarak bekleyen yoğurtlar, bu konuda aynı etkiyi göstermiyor olabilir.
Öte yandan, yoğurt tek başına bir mucize de değil. “Sadece yoğurt yersem kanser olmaz mıyım?” gibi bir düşünce, hem tıbbi açıdan yanıltıcı hem de riskli olur. Bu yüzden yoğurdu bir “destekleyici” olarak görmek en doğru yaklaşım.
Kansere karşı mücadelede dengeli beslenme, stresten uzak durmak, düzenli egzersiz ve erken teşhis gibi birçok unsurun bir araya gelmesi gerekiyor. Yoğurt da bu zincirin sadece bir halkası ama güçlü bir halkası.
Kısacası; evet, yoğurt kansere karşı bağışıklık sistemini destekleyebilir. Ancak her şeyde olduğu gibi burada da ölçü, doğallık ve denge önemli. Annelerimizin yoğurt mayalama geleneği, belki de en değerli miraslardan biri. Bu mirası sofralarımızda yaşatmak, yalnızca lezzet değil, sağlık da getiriyor.