Hayat, içinde sonsuz düğüm bulunan bir halat kadar keskin ve çözümsüz artık. Mutlu olmak için sürekli geçmişe doğru gitme ihtiyacı duyuyoruz.

Her fırsatta yaşadığımız tüm olaylardan yara almadan çıkmak için tek çabamız. Bazen en yakınlarımızın bile bize ne kadar uzak olduklarını görüyoruz.

Duyarsızlıkları ve vurdumduymazlıkları insanı sağır eden bir çığlık gibi oturuyor insanın yüreğine.

Onların aslında hayal ettiğimiz kişiler değil de kendi karakterlerinin dışa vurumları olduğunu görüyoruz.

İnsan iyi yetişmediğinde yüreğindeki çiğliği her zaman belli eder. Gerek tavırları, gerek konuşması gerekse hayata bakış açısıyla.

Ve ne yazık ki artık toplumda böyle insanların sayısı o kadar fazla ki…

Ben bu duyarsızlıklara karşı mutsuzluğumu haykırmak istesem de sesim çıkmıyor esasında.

Eskisi kadar güçlü ve umutlu değilim.

Geleceğe dair yaşanacak güzel günlerden başka dileğim de yok.

Ekonominin, sosyal hayatın, sanatın, güzelliğin ve iyi olan herşeyin giderek tükendiği bu dönemde mecbur olduğu için yaşamaya çalışan o insanlardan biriyim.

Küçüklüğümden beri gelecek benim için hep umuttu. Geçmiş ise anılar. Şimdi geçmiş mutluluk. Gelecek korku…