Herkese merhaba, son zamanlarda ülkemiz felaket üstüne felaket yaşıyor. Artık gerçekten psikolojik olarak da zor dayanıyoruz haberlere. Sosyal medya’ya girmeyi, haberleri okumayı zor yapıyoruz. Ne zaman baksak bu tür mecralara hep bir acı hep bir hayat kaybına şahit oluyoruz.Şanlıurfa’da ve Adıyaman’da yaşanan sel felaketinden dolayı çok üzgünüm. Şanlıurfa’da yakınlarını yitiren, selden dolayı maddi manevi zarar gören herkese sabır diliyorum. Ne yazık ki deprem bölgesi de olan bu güzel şehrimizde depremzedelerin kaldığı çadırlar dahi yoğun yağıştan ciddi derecede etkilenmiş. Çok geçmiş olsun umarım bir an önce çadır yerine daha kalıcı ve korunaklı çözümler üretilir tüm deprem bölgesi için.

Yaşanan bunca felaket sonrası açıkçası herkesin bilimin öncüsü, bilimin taraftarı olması gerekmiyor mu artık? Seller için, depremler için, çığlar için, kuraklıklar için tedbirli şehirler inşa etmemiz gerekmiyor mu artık? Yaşanan can kayıpları ve milli servetimizin böyle doğal felaketlerde yitip gitmesi eminim ki herkesi huzursuz ve mutsuz ediyor. İnsanoğlu oysaki hayatta kalabilmek için bu tür felaketlere hazırlıklı olmayı bin yıllar öncesinde düşünüp, çözümler üretebiliyorken bizler neden 21. Yy da hala eksik kalıyoruz? Neden bu tür doğa olaylarında can kayıpları yaşıyoruz? Neden üzülmekten başka elimizden bir şey gelmeyeceğini düşünüyoruz.

Gerçekten çok üzgünüm ve mutsuzum. Bu hafta sizlere Oscar ödülleri’nden bahsedecektim ama yaşanan sel gelaketinden dolayı bundan vazgeçtim. Çünkü huzurlu, mutlu, gündelik dertleriyle ancak dertlenen toplumlar konuşuyor Oscar ödül törenini. Bizlerse yarın bir başka felaket başımıza gelirse ne yağpacağız diye düişünüyoruz örneğin uzmanların son yıllarda sürekli bahsettiği kuraklık oluşursa eğer ne yapacağız diye düşünüyoruz bu felaketler gözümüzün önündeyken. Gerçekten ne yapacağız? İçme su kaynaklarımız tükenirse ne yapacağız? Yeniden yüksek şiddetli deprem yaşarsak ne yapacağız? Yeniden sel basarsa bir yerleri ne yapacağız?

İnsan eliyle felaketi evet engelleyemeyiz ama felakette minimum hasar almak için çalışmalar yapabiliriz. Yetkililer hangi şehirlerimizde, hangi doğa olayları insan hayatına zarar verebilir diye bir tespit raporu çıkarsa ve şehirlerimiz de ona göre inşa edilse olmaz mı? Deprem riskli bölgelerde depreme korunaklı şehirler, sel riski bulunan bölgelerde sele dayanıklı alt yapılı şehirler, inşa etsek? Çığ riski olan bölgelerde, çığın oluşabileceği yerlerden geçen yollara korunaklı bariyerler dikmek gibi önemler alsak olmaz mı? Kuraklık yaşayabileceğimiz bölgelerde acil durumlar için bir miktar deniz suyunu arıtabileceğimiz tesisler kursak ne olur?

Yazın gelmesini de istemiyoruz artık. Sel felaketleri sonrası gördük ki, kışın soğuk olması gereken hava yeterince soğumadı ve bazı bölgelerde normalinden fazla yağış getirdi. Balıkesir’e birkaç gün önce geçen yıl kar yağmış mesela bu yıl sanırım sadece 2 gün kar yağdı o kadar. O da 6 Şubat deprem gecesi. Deprem felaketinin etkileri hala sürerken şimdi de sellerle boğuşuyor olmamız, yaz aylarında yangınlarla ve kuraklıkla boğuşacağımız ihtimalini kuvvetlendiriyor. Umarım yangınlar olmaz ve bu ülkenin doğası, bu millet ve milli sertvetimiz artık daha fazla yara almaz. Daha fazla yıpranmaz, yok olmaz, acı çekmez. Böylelikle bu hafta sizlerle biraz dertleşmiş oldum. Umarım haftasonunuz iyi geçer. Umarım sağlığınız yerindedir. Ve yerinde olmaya devam eder. Güzel bir haftasonu geçirmenizi diliyorum, ailenizle, sevdiklerinizle. Haftaya güzel konulardan da bahsedebilmek dileğiyle. Görüşmek üzere!