Dünya genelinde yürütülen araştırmalara rağmen, depremleri gün, saat ve büyüklük olarak önceden bilmek hâlâ mümkün değil. Fay hatları üzerindeki enerji birikimi gelişmiş cihazlarla ölçülüyor, ancak bu enerjinin ne zaman boşalacağı konusunda kesin bir veri bulunmuyor.
Türkiye’de Kandilli Rasathanesi ve AFAD Deprem Dairesi Başkanlığı, ülke genelinde sismik hareketleri 7 gün 24 saat izliyor. Her sarsıntı kaydediliyor, analiz ediliyor ve riskli bölgeler belirleniyor. Ancak hiçbir kurum, “şu gün şu saatte şu bölgede deprem olacak” diyemiyor. Bilim insanlarına göre elimizdeki veriler yalnızca deprem olasılığını gösterebilir, zamanı ise belirleyemez.

Tahmin Değil, Erken Uyarı
Kamuoyunda sıkça karıştırılan iki kavram var: deprem tahmini ve erken uyarı sistemi. Deprem tahmini, depremin önceden bilinmesi anlamına gelirken, erken uyarı sistemi deprem başladıktan sonra saniyeler içinde uyarı göndermeyi amaçlar.
Japonya ve Meksika gibi ülkelerde yıllardır kullanılan bu sistem, depremin merkez üssünden çıkan sarsıntı dalgalarını algılayarak televizyonlara, cep telefonlarına veya tren sistemlerine sinyal gönderiyor.
Türkiye’de de AFAD benzer bir sistemi geliştirme aşamasında. Bu sistem, depremden önce değil, deprem anında devreye giriyor ve birkaç saniyelik avantaj sağlayarak hayati önlem alınmasına fırsat tanıyor.

Neden Tahmin Edilemiyor?
Depremler, yer kabuğundaki fay hatlarında biriken enerjinin ani boşalmasıyla meydana geliyor. Ancak bu süreç, yüzeyin kilometrelerce altında ve gözle görülmeyen karmaşık koşullar altında gerçekleşiyor. Bilim insanlarının elindeki sensör ve ölçüm cihazları, bu enerjinin ne zaman boşalacağını tam olarak belirleyemiyor.
Yer altındaki basınç değişimleri, kaya yapısı, sıcaklık ve nem oranı gibi faktörler her bölgede farklıdır. Bu nedenle, iki benzer fay bile aynı davranışı göstermez. Bir fay hattı 100 yılda bir kırılırken diğeri 300 yıl boyunca sessiz kalabilir. Bu belirsizlik, depremleri önceden bilmenin önündeki en büyük engel olarak görülüyor.

Umut Yapay Zekâ ve Uydularda
Bilim dünyası, depremleri tahmin edemese de yeni teknolojiler üzerine çalışmaya devam ediyor. NASA, Çin ve Japonya’daki araştırma merkezleri, uydu tabanlı ölçümler ve yapay zekâ destekli analiz sistemleri geliştiriyor. Amaç, yer hareketlerindeki milimetrik değişimleri tespit ederek olası kırılmaları önceden fark etmek.
Yapay zekâ, geçmiş binlerce deprem verisini inceleyerek gelecekteki riskleri hesaplamaya çalışıyor. Ancak uzmanlara göre, “deprem günü ve saati” veren bir sistemin oluşturulması için daha uzun yıllar sürecek bilimsel ilerlemelere ihtiyaç var. Yani, teknoloji gelişse de kesin tahmin şimdilik bir hayal olarak kalıyor.

Bilinemez Ama Önlenebilir
Bugün için depremleri önceden bilmek mümkün değil, ancak etkilerini azaltmak mümkün. Riskli binaların güçlendirilmesi, deprem çantalarının hazırlanması ve erken uyarı sistemlerinin geliştirilmesi, binlerce hayat kurtarabilir.
Bilim insanları, “Depremleri tahmin etmeye değil, zararlarını azaltmaya odaklanmalıyız” görüşünde birleşiyor. Gerçek tehlike, sarsıntı değil; hazırlıksız yakalanmak.
Ömer Faruk KARATOSUN

