OpenAI’nin geliştirdiği ChatGPT, bugüne kadar pek çok platformda “sor-öğren, yazdır-çöz” mantığıyla kullanıldı. Ancak WhatsApp gibi gündelik iletişimin merkezi hâline gelmiş bir alana entegre olması, onu daha kişisel, daha erişilebilir ve daha sıradan bir hale getiriyor. Artık bir market listesi hazırlarken, çocuğunuzun ödevi için kaynak araştırırken ya da bir karar verirken tereddütte kaldığınızda sadece “WhatsApp’tan ChatGPT’ye yazıyorum” diyebileceksiniz.
Asistan Değil, Yeni Nesil Refakatçi
Yapay zekâ bugüne dek genellikle “asistan” sıfatıyla tanımlandı. Ancak gelinen noktada bu tanım da değişiyor. Çünkü bu sistemler artık sadece hatırlatan, düzenleyen ya da yazan değil; aynı zamanda öneren, analiz eden, bazen de “empati kuruyormuş gibi görünen” dijital refakatçiler. İşin dikkat çekici yanı ise bu refakatçilerin artık bir mesaj uzaklıkta olması. Ne uygulama indirmenize gerek var, ne de tarayıcı açmanıza. Bir mesajla sohbet başlıyor ve teknoloji, bir dost gibi yanınızda yer alıyor.
Bu Kadar Yakınlık İyi mi?
Elbette bu gelişmenin heyecan verici olduğu kadar düşündürücü yönleri de var. Günün birinde “daha kolay” diye yapay zekâ ile konuşmayı, insanlarla diyaloğa tercih eder miyiz? Sorularımıza hızlı cevaplar veren bu sistemler, düşünme tembelliğini körükler mi? Eğitimden ilişkilere, sağlıktan siyasete kadar etkileri ne olur?
Her teknolojik sıçrama gibi bu yenilik de sorumlulukla yönetilmezse yeni sorunların kaynağı olabilir. Ancak kontrolü elden bırakmadan, doğru araçları doğru amaçlar için kullandığımız sürece yapay zekânın günlük yaşantımızda erişilebilir hale gelmesi büyük bir fırsat.
ChatGPT’nin WhatsApp’a gelmesi sadece yeni bir hizmet değil; aynı zamanda geleceğin iletişim biçiminin bir fragmanı. Artık yalnızca insanlarla değil, yapay zekâyla da konuşuyoruz. Daha da önemlisi, bu konuşmalar gittikçe sıradanlaşıyor. Şimdi elimizde bir soru var:
“Bu yapay zekâlar, bizim yerimize konuşmaya başladığında, biz gerçekten ne kadar dinleniyor olacağız?”







YORUMLAR