TÜİK geçtiğimiz günlerde bir istatistik yayımladı. Türkiye’nin yüzde 49,6’sı kendini mutlu hissediyormuş. İlk bakışta kiminiz için az, kiminiz için fazla bir oran olabilir. Ama ne olursa olsun, bu sayı bize bir şey anlatıyor: Türkiye’nin neredeyse yarısı mutlu.
Peki, neye göre mutlu hissediyoruz? Elde ettiklerimize mi, kaybettiklerimize mi, yoksa umut ettiklerimize mi bakıyoruz? Yüzde 49,6’lık kesimin mutluluk kaynağı nedir? Aile mi, sağlık mı, bir fincan kahve mi, yoksa gökyüzünde ansızın açan güneş mi?
İçinde bulunduğumuz çağda mutluluğun tanımı gitgide değişiyor. Eskiden saadet denildiğinde bir ev, bir iş, bir sofra yeterdi. Şimdi ise çoğu zaman ‘daha fazlası’ peşindeyiz. Daha iyi bir kariyer, daha büyük bir ev, daha uzak bir tatil… Fakat belki de asıl soru şu: Daha fazla sahip oldukça gerçekten daha mı mutlu oluyoruz?
TÜİK verilerine göre toplumun yarısına yakını mutlu, diğer yarısı ise ya mutsuz ya da kararsız. Belki de bu, modern hayatın sunduğu seçenek bolluğunun bir yansıması. Ne kadar çok seçeneğimiz olursa o kadar tatminsiz oluyoruz. Mutluluğun en temel kaynağı olan ‘yetinme’ duygusu, yerini ‘yetinememe’ sancısına bırakıyor.
Ama burada ilginç bir detay daha var: Türkiye gibi zorlu coğrafi, ekonomik ve sosyal dengeleri olan bir ülkede bile insanların yarısının mutlu olması, azımsanacak bir şey değil. Demek ki, mutluluk bir coğrafyaya, bir gelire, bir unvana bağlı değil; daha çok insanın iç dünyasında inşa ettiği bir yapı.
Şu çok açık ki mutluluk, peşinde koşulacak bir hedef değil, her gün küçük anlarda bulunacak bir deneyim. Bir dost sohbetinde, iyi bir kitapta, sabahın serinliğinde, ya da bir çocuğun kahkahasında gizli bir şey.
Belki de gerçek mesele, kalan yüzde 50,4’ü nasıl daha mutlu yaparız sorusunda yatıyor. Ama önce hepimize düşen bir görev var: Sahip olduklarımıza dönüp bakmak. Belki de mutluluk, aradığımızdan çok daha yakınımızda.
Kısaca özetlersek, TÜİK’in verileri sadece bir rakamdan ibaret değil. O yüzde 49,6, bir ülkenin hala umut taşıdığının, hala gülümseyebildiğinin ve hala geleceğe dair hayaller kurabildiğinin bir göstergesi.
Ve belki de bu oran, bize şunu fısıldıyor: Mutluluğun sırrı dışarıda değil, içeride.







YORUMLAR