Türk Milleti hakkında tarihte yerli ile yabancı kişi, kurum ve liderler tarafından çeşitli amaç ve hedeflere ulaşmak için söylenmiş sözlere her dem rastlamak mümkündür. Çünkü dünya var olalı Türk Milleti de kimliğini koruyarak var olma mücadelesinde başarı sağlamış ve de yaşam sürecindeki azim, gayret ve mücadelesini devam ettirmektedir. Bu sürecin muasır medeniyetler seviyesinin üzerinde devam etmesi hepimizin en önde gelen dilek ve temennileri arasındadır. Olmalıdır, oluyor ve olacaktır inşallah.
Yazı başlığımız rahmetli ve mekânı cennet olsun Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ümüze ait. Birçoğumuz biliyoruz ama hatırlatmakta yarar vardır diye düşünüyorum. Evet, evet yine evet doğru söylemişsin Ata’m. Tespit ve takdir ile yönlendirme ve süreçleri en hızlı bir biçimde daha ilerilere taşıma yöntem ve teknikler ve de direktiflerini anlayabilenler olarak hala hayranız. Ama Ata’mızın oluşturduğu ortam ile işlevi devam ettiremediğimizi düşünüyorum. Neden?
Otuz yılı aşkın zaman kamu görevlisi idim ve her çalıştığım yer ve birimde kubbede hoş bir seda ve eser bırakma yanında olağan dışı bir tarih yazıp iz bırakmaya çaba sarf ettim. Yoruldum, düştüm ama silkelenip kalktım ve kaldığım yerden emin adımlarla daha büyük azim ve gayretle yoluma devam ettim. Tüm siyasi ekollerin yerel temsilcileriyle düşünce ile icraatlarım örtüşmediği için kamu görevimden tekaüde ayrıldım. Birkaç yıl bekleme ve de bocalamadan sonra on dönüm kadar ceviz ektim. Şeyh Sadi’nin “İnsanlarla ilişkin ateşle ilişkin gibi olsun. Fazla yaklaşma yanarsın, fazla da uzaklaşma donarsın” öğretisi yıllardır bana rehber olmuştu. O nedenle insanlardan biraz uzak olmanın yanında doğa ile baş başa kalmak, çiçek ve böcekler ile yiyecekler ve yenileceklerle hal deş olmak, bağlamamın tellerini dillendirmek bağlamında kışın “kışlak” ve yazın da “yaylak” yaşamını tercih ettim. İyi mi ettim, kötü mü ettim onu zaman göstereceğine eminim billâhi ve de tallahi.
Ancak benim deneme yanılmayla deneyim kazanmaya çalıştığım bu yeni yaşamımda zaman zaman bana yevmiyeyle yardımcı olacak elemana da ihtiyacım var tabiî ki. Yaylakta boş bireyler de yok değil. Ancak kahveleri ve sokakları bekliyorlar. İş söylediğimde şu yevmiyeyi verirsen yaparım gibi önerileri kahrediyor beni… Her nasılsa kitabına uydurulmuş; özürlü veya birilerine bakıcı gösterilerek bir miktar devletten düzenli yardım alıyormuş vatandaş. Yoksul ile fakir fukara aranınca hemen ortaya atılmaları veya gösterilmeleri daha da kahrediyor beni… İslam düşmanlarının Müslümanlara enjekte ettiği “Bir lokma ile bir hırka yeter” söylemi vatandaşımızın vicdanında sanki betonlaşmış.
Ve dönüyorum iç dünyama. Kuran-ı Kerim’in Necm suresinde “İnsan için çalışmaktan başka çıkar yol yoktur!..” Ayet-i Kerimesi ve Hz. Muhammet Mustafa (sav.)’nın “Kıyametin kapacağını haber alsanız bile elinizdeki fidanı dikin!..” yani geleceğin olmadığını bilseniz dahi çalışın, uğraşın, üretin anlamındaki Hadisi ile Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümün “Türk Milleti Çalışkandır!..” “Vatan ve Cumhuriyet çalışkan insanların omuzlarında yükselir!..” Vecizesi beni daha derin düşüncelere sevk ediyor. Ve rahmetli Aziz Nesin’in şu dizeleri teselli ediyor beni:
“Türk Milleti çalışkandır”,
Biz de senin tezindeyiz,
Dinlenmekten yorulduk da,
Onun için izindeyiz.
Zinde kuvvet diye söz var,
Kimse bilmez adresini,
Ah zindeyiz, vah zindeyiz,
Bu gün değil, bu yıl değil,
Çoktan beri izindeyiz.
Yaylağım Sındırgı’nın Alacaatlı Mahallesinde. Şimdilerde kahvehane işleten Mahalle eski Muhtarı İsmail GÖKMEN hayvancılıkla uğraşırdı eşiyle birlikte. Çoban bulamayan Muhtar İsmail, koyunlarını kendi otarmaya çalışıyordu eşi ve oğluyla birlikte. Gün doğalak ceviz bahçeme gittiğim için çoğu zaman Muhtar İsmail’le karşılaşıyordum. İki beşlik bozalım derken çoban bulamadığından yakınıyordu Muhtar. Benim çalışma ve erkenci oluşum ile sistemli uğraşıma hayran kaldığını söyleyen Muhtar İsmail’e onun çobanı olmayı önerdim ve “Bir kat urba ile bir torba; bir kepenek ve tüfek ile bir köpek; bir at ve bir avrat; bir kaval ve de bir çuval” isterim sözleşme için dedim. Kitap ve Sünnet ile Gazi Paşa’mın direktif ve önerilerinden ne kadar uzağız? Diye düşünüyorken “1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü” kutlu olsun derken bu ülkem ve bu insanlarımız için üretmeye ve üretene saygı duymaya davet ediyorum herkesi canlarım!..
YORUMLAR