Türkiye’de barınma meselesi artık sadece bir ekonomik konu değil; sosyal hayatı, aile düzenini, psikolojik sağlığı ve geleceğe dair tüm planları etkileyen dev bir başlık. İşte tam da bu noktada, yıllardır milyonlarca insanın umudu hâline gelen bir kurum var: TOKİ.
Kimileri için hayatın dönüm noktası, kimileri için ise bitmek bilmeyen bir bekleyişin adı…
Yine de TOKİ, bu ülkenin konut hikâyesinde ayrı bir yerde duruyor.
Bir aile, başvuru ekranı açıldığında saatlerce sıraya giriyorsa…
Bir anne “çocuğumun bir odası olsun” diye dua ediyorsa…
Bir genç “kiradan kurtulursam hayatım toparlanır” diyorsa…
İşte orada TOKİ, bir kurumdan çok daha fazlasıdır: Bir gelecek ihtimali.
TOKİ projeleri, özellikle dar gelirli vatandaşlar için kapısı açıldığında bir nevi nefes borusu oluyor. Çünkü bugün kiralar, bir memurun, bir işçinin hatta bir emeklinin gücünü aşan seviyelerde. Ev sahibi olmak artık lüks değil, neredeyse imkânsız bir hedef gibi görülüyor. TOKİ ise bu ortamda hâlâ ulaşılabilir bir umut olarak kalıyor.
Ama madalyonun diğer yüzü de var.
Her projede geciken teslimatlar…
Her kura döneminde artan beklenti ve hayal kırıklığı…
Her yeni açıklamada toplumun “acaba sıra bu kez bize gelir mi?” gerilimi…
Bu kadar yüksek bir talebin olduğu yerde, doğal olarak şeffaflık, hız ve planlama çok daha kritik hâle geliyor.
TOKİ’yi eleştirirken de övmeye çalışırken de gerçek şu:
Türkiye’de barınma sorunu sadece bir kurumun üzerine yüklenemeyecek kadar büyük.
TOKİ, bu yükü azaltmak için çabalıyor mu? Evet.
Yeterli mi? Hayır.
Peki çözümün parçası mı? Kesinlikle.
Bir yandan şehirlerin çehresini değiştiren büyük projeler yapılıyor, bir yandan dar gelirliye umut olan kampanyalar düzenleniyor. Fakat asıl sorun, konut üretiminin artmasına rağmen erişilebilirliğin azalması.
İnsanlar ev alamıyor, kiraya bile çıkamıyor, gençler aile evinden kopamıyor.
TOKİ bu tablonun içinde hem bir çıkış kapısı hem de toplumun en yoğun beklentiyi yüklediği kurum.
Bugün TOKİ’ye düşen görev açık:
Sadece binalar değil, güven duygusu da inşa etmek.
Sadece projeler üretmek değil, insanlara gelecek sunmak.
Çünkü bir insanın başını sokacak bir yuvası varsa psikolojisi değişir, çalışma azmi değişir, hayata bakışı değişir. Ev, sadece duvarlardan oluşmaz; insanın bütün yaşam enerjisini tutan bir merkezdir.
TOKİ’nin dönüşen Türkiye’de yeniden daha güçlü, daha şeffaf ve daha hızlı bir yapıya kavuşması gerekiyor. Çünkü umudu büyüten bir kurum aynı zamanda beklentiyi de büyütür. Beklenti büyüdükçe sorumluluk da ağırlaşır.
Ama yine de şunu kabul etmek gerek:
Her teslim edilen konut, bir ailenin kaderini değiştiriyor.
Her alınan anahtar, bir çocuğun geleceğini güvenceye alıyor.
Ve bu ülkede ne olursa olsun insanlar hâlâ, “belki bu defa bizim olur” diye başvuru yapmaya devam ediyorsa…
TOKİ hâlâ umudun bir adı demektir.







YORUMLAR