Her nefeste hayatı içimize çekiyoruz. Ama bazen o nefes, hayatı değil, sessiz bir tehdidi taşıyor: Akciğer kanseri.
Akciğer kanseri, yıllar boyunca sadece “sigara içenlerin hastalığı” olarak anıldı. Oysa bugün biliyoruz ki, hava kirliliği, pasif içicilik, genetik faktörler ve hatta radon gazı gibi görünmeyen tehlikeler de bu ölümcül hastalığın kapılarını aralıyor. Türkiye’de her yıl on binlerce insan, farkına bile varmadan akciğer kanseriyle yüzleşiyor.
Bu hastalığın en acımasız tarafı, uzun süre sessiz kalması. Belirti vermiyor, alarm çalmıyor. Bir öksürükle, biraz nefes darlığıyla başlıyor her şey. Çoğu zaman insanlar, yorgunluklarını ya da öksürüklerini günlük hayatın bir parçası sanıyor. Fakat hastalık ilerleyip vücut alarm vermeye başladığında, iş işten geçmiş olabiliyor.
Erken tanı, akciğer kanserinde hayat kurtaran en büyük şans. Düşünün, bir tomografi, bir kan testi belki de hayatınızın akışını değiştirebilir. Ne yazık ki, çoğu kişi risk altında olduğunu bile bilmiyor. 50 yaş üzerindeyseniz, sigara geçmişiniz varsa ya da uzun yıllardır yoğun hava kirliliğine maruz kaldıysanız, tarama programlarına katılmak basit ama hayati bir adım olabilir.
Elbette ki, korunmak her zaman tedavi etmekten daha kolay. Sigaranın bırakılması, temiz hava solumak, sağlıklı beslenmek, düzenli egzersiz yapmak… Bunlar basit önlemler gibi görünse de akciğerlerimiz için adeta birer yaşam kalkanı.
Bugün burada bir köşe yazısı aracılığıyla sesleniyorum: Nefes alabilmenin kıymetini, kaybetmeden anlamalıyız. Her birimiz kendimiz ve sevdiklerimiz için önlem almalı, bilinçlenmeli ve çevremizi bilinçlendirmeliyiz.
Çünkü hayat, aldığımız her nefeste gizli. Ve bazen bir nefes, her şeyi değiştirir.