Pek çoğumuzun bay ve bayan olsun çocukluk dönemlerimiz ile ergenlik dönemlerimiz kırsalda veya kırsala yakın yerlerde geçti. Balıkesir’in yerleşik halkına baktığımızda otokton yani yerli insanları görmek pek olası değildir. Parmakların sayısı kadar azalmıştır. Zamanın koşulları ile sanayinin gelişmesi ve tarım getirisinin az olması vb. nedenlerle birçoğumuz bir yerlere savrulup kendimizi Balıkesir’de yaşar halde bulduk ve devam ediyoruz birlikte yaşamaya. Allah birlik ile beraberlik ve dayanışma içinde olabilmeyi nasip etsin, ağzımızın tadını bozmasın canlarım.
Kırsaldaki yaşam süreçlerimizde genelde tarım ve hayvancılıkla uğraşıyorduk ve bu gün de tarım ile hayvancılığa muhtacız. Yaşamın olmazsa olmazlarından biridir ve siz ne kadar sanayi ve teknolojide ilerlerseniz ilerleyin önce karnınızı sonra da gözünüzü doyurmak ve biyolojik ihtiyaçlarınızı gidermek zorundasınız. Başka yolu varsa bana da söyleyin ben de bileyim ve duygu ile düşünce ve hislerimi değiştireyim. Affedersiniz “bok”a günümüzde dışkı denildiği gibi idrara da “sidik” deniliyordu ve hala da toplumumuzda kullanılıyor sayın bey ile bayanlarım! Bu sözcükleri yazarken bilgisayarım bok ile sidik kelimelerini argo diye tanımladı ancak bu kelimeler bizim toplumumuzun %70’inin bildiği ve kullandığı sözcüklerdir.
Hareket eden ve gezebilen ile nefes alıp verebilen canlıların birçoğu bir su birikintisi ile çay, dere, ırmak veya akan su ya da akan çeşmeyle karşılaştığında, su içmek için beklediğinde ve su içerken ya da içtikten sonra mutlaka idrar yapma ile küçük abdeste çıkma veya lavaboya gitme ihtiyacı hissedersiniz. Bu hal biyolojik bir gereksinimdir sevgili okuyucularım. Yaşamımın ilk evrelerini oluşturan kırsalda hayvan otlatırken koyun ile keçi, öküz ile manda, eşek ile katır hiç fark etmez, birinin idrarını yaptığında diğerinin de yaptığına tanıklık ettim ve sizler de yaşam kesitlerinizde görmüşsünüzdür. Bu durumu bu günkü modern çiftliklerde besicilik yapanlar daha iyi biliyorlar. Yani mahlûkatın biri idrarı yaparken diğeri de idrarını yapmaya başlar ve de işte “Sidik Yarışı Başlıyor” oluyor. Bir de hayvan otlatan çocuklar arasında buna benzer bir yarış olurdu. Hangimizin idrarı daha ileriye ve uzağa gidecek diye yarışılırdı. Ama ödülsüz ve sonucu sıfır olan ancak kazananın böbürlendiği ve de caka sattığı bir yarışmaydı bu davranış türü.
Cumhurbaşkanlığı ile Milletvekili seçim takvimi 14 Mayıs 2023 Pazar günü olarak açıklandı ve birinci aday Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN aylar öncesi açıklanırken, bir yığın alavere dalavere sonunda 06 Mart 2023 Pazartesi günü ikinci Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU da adaylığını ilan etti. Hepsi de bu memleketin insanları yani bizim içimizden çıktılar ve bizlerden biri. Vatan ile Milletimiz ve Türk-İslam Âlemine, başta Atatürk İlke ve İnkılâplarına bağlılığımıza ve de akabinde güvenlik ile asayişimiz ve savunma ile kalkınmamıza, uluslararasında Türkiye diye bir devlet var diyebilmemize, kazanımlarımızı daha ileriye taşıyabilmemize, muasır medeniyetler düzeyinin daha ilerisine çıkabilmemize, dinimiz ve kitabımıza, bayrağımız ile sancağımıza, tarım ile ticaretimize, sanayi ile kalkınmamıza, birlik ile beraberlik ve dayanışmamıza ve de parçalanma ve bölünme ile karşı karşıya kalmamamıza inşallah hayırlı olur ve olsun. Hepimizin beklenti ile dilek ve temennileri hemen hemen bu bağlamdadır diye düşünüyorum. Ancak; “sidik yarışı” yani yalan söyleme ile bol kepçeden atma, kandırma, aldatma, entrika, ocu bucu diye ayrıştırma, dindar ile milliyetçi ve halkçı görünme, olmayacak vaatlerde bulunma ve de Atatürk’ümün İlke ve İnkılâpları’na içten bağlı olmağını görüp bildiğim amma velâkin Atatürk’ümün maskesi altında hedefe hızlı bir biçimde koşma yarışı başlamıştır aaarrrtttıııkkk!
Yönetenler ve uzun yıllar iktidarda olanlar artısı veya eksiğiyle mutlaka yıpranır, eksiklikleri olduğu gibi fazladan yaptığı işleri de vardır ve olmalıdır da. Ülkemizin Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ten sonra (İsmet İNÖNÜ dönemi çokça karışık olduğu için buraya almıyorum.) rahmetli MENDERES ile rahmetli ÖZAL ve rahmetli ECEVİT ve de yaşayan lider Recep Tayyip ERDOĞAN’dan sonra kimi yönetici seçmeliyiz diye sizleri uzun uzun düşünmeye davet ediyorum. Bu bağlamda iktidarın yapılan iş ve işlemlerde Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ümün İlke ve İnkılâpları’yla örtüşen ve Misak-ı Milli’miz (Milli Andımız, Milli Yeminimiz, =sınırlarımız dışında kalan=Milli Sınırlarımız) doğrultusunda eskilere göre devrim yaptığı kanaatindeyim. Siyasetçi değilim ve iktidarlarla çoğu zaman ters düşüp susturulmaya çalışılmış ve görev yerim bile değiştirilmiştir. Siyasetle uğraşmayı da hiç düşünmüyorum ve sizleri de yanlı ile yanlış yönlendirmek de istemiyorum canlarım. Birilerinin de eskiye dönmek isteyin gericilik özlemini ve eski kokuşmuş bir düzeni cilalayıp tekrar bize “Güçlendirilmiş Demokrasi” diye sunmak için el birliği yaptıklarını ve masanın altında gizlenenleri de bilmemizi istiyorum.
Ancak; terörle mücadelemiz ile kara, deniz, hava ve uzay savunma sanayimizi, sanayi ile ekonomimizi, refah düzeyimiz ile mutluluğumuzu, özgürlük ile yaşam tarzımızı, kader birliğimiz ile milli ve dini birlik ile beraberlik ve dayanışma ruhumuzu, kardeşliğimizi, aynı milletten oluştuğumuzu yani aynı milletin ahfadı olduğumuzu, dâhili ve harici bedhahları iyi tanımamızı ve tedbirler almamızı, kesinti ile ara dönem yaratacak yani sekteye uğratmayacak yeni yöneticileri vicdanlarımızın sesine kulak vererek seçelim diye düşünüyorum.
YORUMLAR