Gökyüzünde süzülen kartalın peşine takılan bir karga… Sırtına konar, boynunu gagalayıp durur. Ne var ki kartal bir kez olsun dönüp bakmaz bile. Ne pençesini çıkarır, ne gagasıyla karşılık verir. Sadece kanat çırpar ve daha da yükselir. Yükseldikçe hava incelir, oksijen azalır. Karga ise o yükseklikte var olamaz; soluğu kesilir, gücü tükenir ve yere düşer.
Bu basit gibi görünen doğa sahnesi, aslında bize hayatın içinden koca bir ders fısıldar: Her saldırıya cevap vermek zorunda değilsin.
Kimi zaman hayatın boyunca seni aşağı çekmeye çalışan “kargalar” çıkacak karşına. Bazen bu bir laf sokma olur, bazen küçümseyen bir bakış. Kimi zaman kıskançlık, kimi zaman da sadece seninle aynı seviyeye ulaşamayanların yaptığı gürültü… Ama bunlara takıldıkça, onların seviyesine indikçe, enerjini tüketirsin. Yolundan saparsın. Derdin kartal gibi zirveye uçmakken, kendini çamurun içinde çırpınırken bulursun.
Gerçek güç, tepkide değil; tepkisizlikte saklıdır. Cevap vermemek bir zayıflık değil, aksine en büyük güç göstergesidir. Yalnızca ne istediğini bilenler ve o hedefe kilitlenenler, çevresindeki karga gürültüsünü duymadan ilerleyebilir. Yalnızca gerçekten yükselebilenler, oksijenin azaldığı o irtifada tek başına süzülebilir.
Sen de hayatında ne zaman birileri sırtına yük olmaya çalışsa, sana sataşsa ya da moralini bozmaya kalksa, kartalı hatırla. Uğraşma. Yüksel. Cevap verme. Yüksel. Anlatma. Yüksel. Çünkü sen yükseldikçe, onlar zaten seninle aynı havayı soluyamayacak. Zaten yükselemezler, zaten düşecekler.
Ve unutma:
Sen akrebi sokarak öldüremiyorsan, etrafında ataş yak; o kendi kendini sokarak öldürsün.







YORUMLAR