Prof. Dr. Yavuz Yörükoğlu, suyun vücut için vazgeçilmez olduğunu ancak herkes için tek bir “ideal miktar” bulunmadığını vurguluyor. Evde oturan bir kişinin günlük 1-1,5 litre suyun bile fazla gelebileceğini, güneş altında çalışan birinin ise 5 litre suya ihtiyaç duyabileceğini belirtiyor. Susama hissinin vücudun en doğal alarm sistemi olduğunu söyleyen Yörükoğlu, “Susadığınızda bol bol için ama sadece laf olsun diye su içmeyin” diyor.
Ketojenik Diyet Doğal Değil
Son yılların popüler beslenme trendlerinden ketojenik diyetin sağlıklı bir yöntem olmadığını ifade eden Prof. Dr. Yörükoğlu, bu diyetin vücudu doğal enerji kaynağı olan glikoz yerine ketonlara yönlendirdiğini belirtiyor. Bilimsel çalışmaların, günlük enerjinin en az %50’sinin karbonhidratlardan gelmesi gerektiğini gösterdiğini söyleyen Yörükoğlu, “Karbonhidrat yemeyin” söylemlerinin yanlış olduğunu, ancak karbonhidratın türünün önemli olduğunu vurguluyor. Tam tahıl ve baklagillerden gelen kompleks karbonhidratların faydalı, şekerli içecek ve tatlılardan gelenlerin ise zararlı olduğunun altını çiziyor.
Et Ağırlıklı Beslenmenin Riskleri
Ketojenik diyet gibi et ağırlıklı beslenme tarzlarının gut, böbrek taşı, safra taşı ve kanser riskini artırabileceğine dikkat çeken Yörükoğlu, “Ne kadar et, o kadar kanser… Bu yüzlerce bilimsel çalışmayla sabit” diyor.

Maden Suyu ve Detoks Gerçeği
Maden suyunun içerdiği minerallerin ölçülü tüketildiğinde faydalı olduğunu belirten Yörükoğlu, günde beş şişe gibi aşırı tüketimin böbrek taşlarına yol açabileceğini söylüyor. Detoks kavramının ise çoğu zaman yanlış anlaşıldığını, piyasada “detoks” adıyla sunulan programların genellikle sağlıklı beslenme modellerinden ibaret olduğunu ifade ediyor.
Karaciğer Yağlanması ve İnsülin Direnci
Harvard Üniversitesi’nin araştırmasına atıfta bulunan Yörükoğlu, normal kilolu görünen kişilerin bile %40’ında karaciğer yağlanması ve insülin direnci olduğunu belirtiyor. Aşırı kalori alımı, şeker, alkol ve hareketsizliğin bu durumun en önemli nedenleri olduğunu vurguluyor. Karaciğer yağlanmasının genellikle insülin direnciyle birlikte görüldüğünü ve bu ikilinin ilerleyen süreçte diyabet ile kalp-damar hastalıklarına yol açtığını aktarıyor.
Kolesterol ve Enflamasyon İlişkisi
Kolesterol seviyesinin tek başına kalp hastalığı riskini göstermediğini, asıl belirleyici faktörün damar içi enflamasyon olduğunu belirten Yörükoğlu, yüksek şeker, sigara, alkol, katkı maddeleri ve işlenmiş gıdaların bu iltihaplanmayı artırdığını söylüyor. Tedavide ilk adımın ilaç değil, sağlıklı beslenme ve aktif yaşam olduğunu vurguluyor.

D Vitamini Eksikliği Yaygın
Türkiye’nin güneşli bir ülke olmasına rağmen toplumda D vitamini eksikliğinin yaygın olduğunu ifade eden Yörükoğlu, D vitamininin yalnızca kemik sağlığı için değil, kalp hastalıklarından kansere kadar birçok hastalıkta koruyucu rol oynadığını belirtiyor. Özellikle Covid-19 sürecinde D vitamini seviyesinin yüksek olmasının hastalığı hafif atlatmada etkili olduğunu dile getiriyor.
Hareketin Gücü
Modern yaşamın hareketi azalttığını hatırlatan Yörükoğlu, düzenli fiziksel aktivitenin metabolizma, kilo kontrolü, bağışıklık ve kalp sağlığı için hayati olduğunu söylüyor. “Günde 45 dakika ile 1 saat arası orta tempolu yürüyüş, 8-10 bin adım hedeflenmeli” diyerek hareketin ilaç gibi etkisine dikkat çekiyor
Büşranur AKDAĞ