Bağcılar Belediyesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Tarih Araştırma Merkezi ve İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü iş birliğiyle “Cumhuriyet’in İlanının 100. Yıl Dönümü Uluslararası Sempozyumu” düzenlendi. İki gün süren etkinliğe 8 farklı ülkeden 47 akademisyen katıldı.
“Dine yakın biri değildim”
Cumhuriyet’in her yönüyle ele alındığı programın konuklarından biri de Seul Hanyang Üniversitesi Kültürel Antropoloji Bölümü Emeritus Profesörü Hee Soo Lee. Sempozyum için Güney Kore’den geldiğini ifade eden 71 yaşındaki Prof. Dr. Lee, İstanbul’un hayatında özel bir yeri olduğunu belirtti. İlk olarak 1983 yılında İstanbul’a geldiğini dile getiren Lee, “İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü’nde doktora yaptım. O zaman İbrahim Kafesoğlu hocamız vardı. Onun Türk Milli Kültürü kitabını okurken Türkiye’den başlayarak Kore’ye kadar aynı kültür aynı tarihe sahip olduğumuzu öğrendim. O sahada çalışmaya devam ettim. Memleketime döndükten sonra ilim hayatıma devam ettim. Şu anda profesör olarak Türk kültür tarihi ve Osmanlı’nın Uzakdoğu münasebeti üzerine ders veriyorum. Dine yakın biri değildim. Bu sırada İslamiyet ile tanıştım. İstanbul hayatım sırasında İslamiyet’in güzel taraflarını araştırarak öğrendim. Ülkeme döndükten sonra araştırmalarım devam etti. 41 yaşında Güney Kore’de Müslüman oldum. Koreli imam bana Cemil ismini verdi. O günden beri de Cemil Lee adımı kullanıyorum. 30 senedir Müslümanım” dedi.
“Cumhuriyetin 100. Yılına yönelik düşüncelerimi paylaştım”
Programda eski dostlarla bir araya gelmekten mutlu olduğunu da ifade eden Lee, sempozyuma yönelik ise şunları söyledi: “Cumhuriyet’in kuruluşunun 100. Yılı münasebetiyle burada düşüncelerimi ve akademik şuurumu paylaşmaktan son derece mutluluk duyuyorum. Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Yurtta Sulh Cihanda Sulh’ felsefesinin sadece Türkiye için değil Kore’de o zaman masum Kore halkı için de ümit verici bir ilke olduğunu söylemek istiyorum. Küçük bir makaleyle büyük alimlerle beraber olmaktan şeref duyuyorum.” Ömer Faruk ALA