Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Özdemir

MÂTÜRÎDÎ’LİK + KUZEY MÜSLÜMANLARI (1)

Bu gün de evrensel bilim adamları arasında yer aldığını bildiğimiz, dünya insanlığının hele hele İslam Dünyasının yönetilmesi ve yönlendirilmesi ile sömürülmesi bağlamında İslam Dini ile Türk – İslam karşıtlarına uç duygu ve düşünceleri ile ideallerini aşılayan İngiliz Tarihçi ve Yazar, A. Toynbee’nin sözlerinin üzerinde tekrar kafa yormak geldi içimden. İngiliz Tarihçi – Yazar A. Toynbee 1960 yılında yazdığı bir kitabında şöyle diyor:

       “Güney Müslümanlığı; EŞ’ÂRİ’lik ( Kuzey Afrika’nın batısı Fas’tan Suudi Arabistan’a dâhil) bizim için tehlike olmaktan çıkmıştır. Bir şeyh satın alır, hepsini yönetirsiniz.

         Bizim için Kuzey Müslümanlığı, MÂTÜRÎDÎ’lik; (Viyana’dan Balkanlar ile İstanbul’dan Buhara’ya hatta Çin’e kadar Türk bölgesi) tehlikelidir. Bunlar bizimle (görünüşte) barışıktır. Ancak (o nedenle) her zaman (Bu günkü Türk Bölgesi içinden) (Gazi Mustafa Kemal) ATATÜRK gibi bir asi çıkabilir. Önlemi şimdiden alınmalıdır.” Sözleri bizi titretip kendimize döndürmeli diye düşünüyorum canlarım.

Bilebildiğim kadarıyla İslam Dünyasında sonradan oluşan mezhepler (yani takip edilen kişi veya gidilen yollar) itikadî ve amelî olarak iki kısımda incelenmektedir. Bu konular İslam’da Fıkhı Mezhepler Tarihi içinde yer almaktadır. Bunlardan İtikadî Mezhepleri; Eş’ârî, Maturidî, Mûtezile, Cebriye olarak sıralayabildiğimiz gibi Ameli Mezhepleri de; Hanefîlik, Şâfiîlik, Malikîlik, Hanbelîlik olarak gruplandırmaktadır İslam âlimleri. İslamlar olarak inanç dünyamızda Mutezile ile Cebriye’ye ait duygu ile düşünceler seyrekten ve bölük pörçük yok denecek kadar bir yayılma ile yaşama alanında tutunabilmişse de; Mâtürîdî’lik Viyana’dan Balkanlar ve Anadolu ile Karadeniz’in kuzeyi ve doğusu, Hazar Denizi etrafı, Türkistan Coğrafyası, Çin esaretindeki Doğu Türkistan dâhil yani Türk Dünyası = Bölgesinde kabul görmüştür.

Ameli (ibadet ile itaat ve yaşam) Mezhepler olarak bildiğimiz Hanefîlik, Şâfiîlik, Malikîlik, Hanbelîlik; doğa ile iklim ve çalışma ile üretme ve yaşam vb. koşullarına göre tutunma alan ile bölgeleri farklı farklı olmuştur. Kuzey Müslümanları diye adlandırılan bölgelerde genelde Hanefilik ve Şafiilik yaygındır. Kuzey Müslümanları arasında sonradan gayr-i İslamlar tarafından Müslümanları birbirine düşürmek ile bölmek ve parçalamaya yönelik üretilen Hz. Ali (R.A.)’ye taraftar olduklarını sanan ve ŞİA = Şii olarak adlandırılan “Şiilik”, İran’daki şahların yoğun siyasi çabaları sonucu ile suni olarak taraftar bulabilmiştir. Yirminci yüzyıla doğru da yine İngilizler tarafından Suudi Arabistan’da siyasi olarak “Vahhabîlik” adıyla yeniden Müslümanları birbirine düşürmek ile bölmek ile parçalamak ve sömürgeleştirmeye yönelik yeni bir mezhep türü üretilmiştir.

Bir zamanlar Devr-i Osmanî’de Türk han ile hakan ve sultan ile padişahlarının Hıristiyan dünyasında Katoliklere karşı reform hareketlerine girişen Protestanları destekledikleri ve Franklara kapitülasyonlar verildiği gibi; son yüzyılda da Hıristiyan ile Yahudi dünyası İslamları önce birbirine düşünmek sonra da bölmek ile parçalamak ve de sömürgeleştirmek için her alanda var gücüyle çaba sarf ediyor. Bu çabalarını görmemek, bilmemek, anlamamak, hissetmemek için hepimizin kör ya da sağır veya dilsiz olması gerekir. Bakar kör olanlara ne demeli varın siz karar verin.

Oynanan bu tiyatro sahnesinde sadece oyuncuları görebilir, dublörü seyreder ve konuşmaları dinleyebilirsiniz. Ancak perdenin arkasındakiler ile suflörü ve sahneye çıkması gereken ile sahneden inmesi gerekenleri göremez ve bilemez ve de hissedemezsiniz. Hele hele oyunlar kuralına göre değil de kavramı ile savramı ve gizliden gizliye oynanıyorsa vay halimize sayın seyirciler. Doğu Anadolu’muzla çalıştığım yıllarda İran İslam Cumhuriyeti adıyla bildiğimiz “Molla” yönetiminin güya Müslümanlık adına içeriğini ve yaptıkları ile yaşattıklarını benden daha iyi bileniniz mutlaka vardır. Oraya gittim, gördüm ve öğrendim.

İslam Dini’nin ve salikleri Müslümanların engin hoşgörüsünden kaynaklandığını düşündüğüm gayr-ı Müslim dünyasının İslamlar ve hele Türk – İslam Dünyası üzerindeki neşter vurma çalışma ile çaba ve gayretleri veya gizli planları ile ırkdaş ile dindaşlarımızı satın almaları, din ile iman ve örf ile adet ve ananelerinizden bizleri uzaklaştırma girişimleri ve de başarılarını sağır sultan bile duyup biliyor. Ne yazık ki İslam ile Türk – İslam Dünyası antenlerinin ayarsızlığına hayıflanmamak elde değil.

Ankara’nın göbeyi ANITKABİR’de bu bağlamda rahat uyuyamadığını hissettiğim Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal TATÜRK’ümüz gibi, Kuzey Müslümanlarının inanç ve itikatta rehber edindiği Batı Türkistan’ın Özbekistan bölgesi Semerkant Şehrindeki kabrinde günümüzde pek de huzur içinde uyuyamadığını düşündüğüm Ebu Mansur Muhammed El- MÂTÜRÎDÎ’nin yaşam ile fikirlerini önümüzdeki hafta paylamayı düşünüyorum canlarım.

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER