Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Serkan Tatoğlu

Marmara’nın Uyarı Çığlığı: Müsilaj Tekrar Kapımızda

Marmara Denizi bir kez daha alarm veriyor. 2021’de yaşadığımız müsilaj felaketinin hayaletleri, maalesef geri döndü. Bu durum, çevre politikalarımızı ve denizlerimize karşı tutumumuzu yeniden gözden geçirmemiz gerektiğinin açık bir işareti.

Deniz salyası olarak da bilinen müsilaj, aslında deniz ekosisteminin bir yardım çağrısı. Planktonların aşırı çoğalması sonucu ortaya çıkan bu yapışkan, jelatinimsi tabaka, denizlerimizin kirlilik ve iklim değişikliği karşısındaki çaresiz tepkisi. Üç yıl önce Marmara’yı adeta esir alan bu sorun, aldığımız önlemlerin yetersiz kaldığını gösteriyor.

Peki, neden tekrar bu noktaya geldik? Öncelikle, arıtma tesislerinin yetersizliği ve mevcut tesislerin tam kapasite çalıştırılmaması önemli bir etken. Şehirleşmenin kontrolsüz artışı, sanayi atıklarının denetimsiz deşarjı ve tarımsal faaliyetlerden kaynaklanan azot ve fosfor yükü, denizin taşıma kapasitesini zorluyor.

İklim değişikliğinin etkisiyle artan deniz suyu sıcaklıkları da müsilaj oluşumunu tetikleyen faktörler arasında. Marmara’nın özel yapısı, bu sorunu daha da karmaşık hale getiriyor. Alt ve üst su tabakları arasındaki sıcaklık farkı ve su sirkülasyonunun yetersizliği, kirliliğin etkilerini katmerliyor.

2021’deki kriz sonrası alınan önlemler umut vericiydi. Eylem planları hazırlandı, denetimler sıkılaştırıldı. Ancak görünen o ki, bu çabalar sürdürülebilir olmadı. Belediyelerin altyapı yatırımları yetersiz kaldı, sanayi kuruluşlarının arıtma sistemleri modernize edilemedi.

Şimdi yapılması gereken, geçici çözümler yerine uzun vadeli ve kapsamlı bir strateji oluşturmak. Bu strateji şu adımları içermeli:

İlk olarak, tüm arıtma tesislerinin ileri biyolojik arıtma sistemlerine geçişi hızlandırılmalı. Sanayi tesislerinin atık su standartları yükseltilmeli ve denetimler artırılmalı. Tarımsal faaliyetlerde gübre kullanımı kontrol altına alınmalı.

İkinci olarak, deniz ekosisteminin izlenmesi için sürekli ve kapsamlı bir sistem kurulmalı. Erken uyarı mekanizmaları geliştirilmeli. Bilim insanlarının önerileri daha ciddiye alınmalı.

Üçüncüsü, toplumsal farkındalık artırılmalı. Vatandaşların su kullanım alışkanlıkları değişmeli, çevre dostu deterjanların kullanımı teşvik edilmeli.

Marmara Denizi, sadece bir su kütlesi değil, milyonlarca insanın yaşam kaynağı. Balıkçılıktan turizme, ekonominin önemli bir parçası. Bu denizi koruyamazsak, sadece doğal bir mirası değil, aynı zamanda ekonomik bir değeri de kaybetmiş olacağız.

Müsilajın geri dönüşü, doğanın bize verdiği son uyarılardan biri. Bu sefer gerçekten dinlemeli ve harekete geçmeliyiz. Yoksa gelecek nesillere, temiz bir Marmara bırakmak sadece bir hayal olarak kalacak.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER