Küllerinden Doğan Efsane: Anka Kuşunun İhtişamı

Bazı efsaneler vardır, çağları aşar; bazı semboller vardır, yalnızca mitolojide değil, insanın ruh köklerinde yankılanır. Anka kuşu da onlardan biridir. Yandığı yerden yeniden doğan, yokluğun içinden varlığı çekip çıkaran, her düşüşü yeni bir dirilişe çeviren bir ihtişamın adıdır Anka. Doğuda Simurg, Batı’da Phoenix, bizde Zümrüdüanka… Her kültürde başka bir adla anılır belki ama anlamı hep […]

Melih Kadir EFE - Marmara Bölge: Balıkesir Son Dakika Haberleri ile Hava Durumu

Bazı efsaneler vardır, çağları aşar; bazı semboller vardır, yalnızca mitolojide değil, insanın ruh köklerinde yankılanır. Anka kuşu da onlardan biridir. Yandığı yerden yeniden doğan, yokluğun içinden varlığı çekip çıkaran, her düşüşü yeni bir dirilişe çeviren bir ihtişamın adıdır Anka.

Doğuda Simurg, Batı’da Phoenix, bizde Zümrüdüanka… Her kültürde başka bir adla anılır belki ama anlamı hep aynıdır: yeniden doğuş, sonsuz diriliş, küllerinden yükselmek.

Her İnsan Bir Anka Olabilir

Anka’nın hikâyesi, yalnızca bir kuşun masalı değildir. Aslında hepimizin hikâyesidir o. Hayatın tam ortasında yandığımız, yok olduğumuzu sandığımız, karanlığa gömüldüğümüz o anlarda içimizde kıpırdayan küçük bir umut kırıntısı varsa, bilin ki orada bir Anka doğmaya hazırlanıyordur.

İnsanın gücünü yeniden ayağa kalkma yeteneğinden alması boşuna değildir. Yenilmeyen değil, yenilip tekrar yürüyen kazanır bu hayatı. Anka, tam da bunu anlatır: Yan, ama yanarken kendini tüketme; yan ki yeniden doğabilesin.

Küllerini Sahiplenmeyen, Kanatlanamaz

Kimi zaman başımıza gelen felaketlerden utanır, yıkıldığımızı kabullenmek istemeyiz. Oysa Anka kuşu her 500 yılda bir kendi isteğiyle yanmayı seçer. Bilir ki eskimiş olanı bırakmadan, tazelenmiş bir varlıkla yola devam edilemez.

Yaşadığımız acıların, düştüğümüz çukurların üzerini örtmek yerine onlara bakabilmeli, “Evet, bu benim küllerim” diyebilecek cesareti göstermeliyiz. Ancak o zaman içimizdeki ihtişamlı kuşun kanat sesini duyabiliriz.

Anka, Gökyüzüne Baktığımız Anda Bizdedir

Güç, sadece kaslarda değil; ruhun küllerden kanat yapma becerisindedir. Anka kuşu, her insanın içinde bir yerlerde sessizce bekler. Ne zaman ki düşmeyi öğreniriz, ne zaman ki o düşüşten doğmayı arzularız, işte o zaman Anka yükselir göğsümüzden gökyüzüne.

Kendimize dönüp “Ben bu karanlıktan da doğarım” diyebildiğimiz her sabah, aslında içimizde bir Anka uyanıyordur.

Belki hiçbirimiz gökyüzünü alev gibi boyayan, tüyleriyle zamanın dokusunu titreten bir Anka kuşu değiliz…
Ama hepimiz, yanıp da yeniden yürümeyi seçen insanlar olabiliriz.

Ve inanın müdürüm, bu çağda ihtişam dediğiniz şey, en çok da yıkıntılar içinden dimdik çıkabilen ruhlarda saklı.

Exit mobile version