Kokina’dan Nar Kırmaya: Yılbaşının Kadim Ritüelleri

Yeni yıl ritüelleri, farklı kültürlerde bereketi, şansı ve arınmayı çağıran köklü inançlarla şekilleniyor. Kokina hediyesinden nar kırmaya, üzüm yemeden tuz serpme geleneğine kadar uzanan bu uygulamalar, insanların yeni yıla umutla başlama isteğini yansıtıyor. Yeni bir yıl yaklaşırken dünyanın neresine bakarsanız bakın insanların içgüdüsel bir arayış içinde olduğunu görürsünüz. Bu arayışın adı kimi zaman bereket, kimi […]

Yazar Busranur Akdag - Marmara Bölge Gazetesi

Yeni yıl ritüelleri, farklı kültürlerde bereketi, şansı ve arınmayı çağıran köklü inançlarla şekilleniyor. Kokina hediyesinden nar kırmaya, üzüm yemeden tuz serpme geleneğine kadar uzanan bu uygulamalar, insanların yeni yıla umutla başlama isteğini yansıtıyor.

Yeni bir yıl yaklaşırken dünyanın neresine bakarsanız bakın insanların içgüdüsel bir arayış içinde olduğunu görürsünüz. Bu arayışın adı kimi zaman bereket, kimi zaman huzur, kimi zaman da hayata tutunma isteğidir. Ritüeller ise bu arayışın sessiz bir tercümanı gibi… Neyi beklediğimizi, neye sarıldığımızı, hangi dileği içimizde büyüttüğümüzü en çok onlar anlatır. Kokina alıp vermekten nar kırmaya, üzüm yemekten tuz serpmeye kadar uzanan bu ritüeller, aslında yeni yılın anlamını da şekillendirir: Umut etmek.

Kokina, Türkiye’de yılbaşının kırmızı-beyaz simgesi; ama daha derin bir anlamı var. Bir ev sahibi olma dileğinin bir başkasının iyi niyetiyle gelmesi gerektiğini fısıldayan bir gelenek… Kendi kendinize alamazsınız; mutlaka hediye edilmesi gerekir. Bu bile başlı başına güçlü bir mesajdır: Bazı güzellikler başkasının dokunuşuyla gelir.

Dünyanın başka bir köşesine, Hollanda’ya gittiğinizde bambaşka bir gelenekle karşılaşırsınız. Orada yılbaşı ağacı sadece süslenmez; yeni yılın ilk gecesinde, kaybedilen sevdiklere saygı ve vedanın bir işareti olarak yakılır. Ateşin etrafında toplanan insanlar, aslında yanıp kül olanın sadece bir ağaç değil, bir yılın tüm ağırlığı olduğunu bilir.

Porto Riko’da ise su ve şeker devreye girer. Bir kova suyu pencereden dökerken kötü ruhları gönderdiğinize inanırsınız; ardından şeker serperek yeni yılın tatlılığını çağırırsınız. Bir yandan arınma, bir yandan davet… Eskiyi uğurlamak ve yeniyi misafir etmek aynı ritüelin içinde birleşir.

İspanya’da çanlar çalmaya başladığında elle tutulan tek şey üzümdür. Geri sayım ile birlikte 12 üzüm yenir: Her biri yılın bir ayına atfedilen küçük dilekler… Bir ülkenin, birlikte nefes alır gibi aynı anda umut etmesi bile başlı başına güçlü bir kültürel bağdır.

Tuz serpme geleneği ise neredeyse insanlığın ortak hafızasına yazılmış bir arınma yöntemidir. Negatif olanı geride bırakmak ve evin eşiğinde bir sınır çizmek… Her toplumun farklı biçimde uyguladığı ama özünde aynı mesajı taşıyan bir ritüel: Temiz bir başlangıç.

Ve elbette nar… Asırlar boyunca bereketin, çoğalmanın, sağlığın ve yaşamın sembolü olmuş bir meyve. Kapı eşiğinde kırılan narın taneleri ne kadar çok saçılırsa yeni yılda bereketin o kadar çoğalacağına inanılır. Antik kültürlerden günümüze taşınan bu geleneğin hâlâ sürmesi, insanların bolluk arzusunun hiç değişmediğini gösterir.

Tüm bu ritüeller bize bir gerçeği yeniden hatırlatır: İnsan her yeni yılda kendi kendine söz verir, geçmişiyle hesaplaşır, geleceğe umut taşır. Ritüellerin asıl gücü de burada saklıdır. İnsanlar değişir, yıllar geçer, kültürler dönüşür; ama dilek tutma ihtiyacı hiç eksilmez.
Yeni yıl, aslında aynı soruyu tekrar sorar: “Hayatta neye tutunuyorsun?”

Kimimiz bir nar tanesine, kimimiz bir kokinanın kırmızı rengine, kimimiz suya, kimimiz şekere… Ama hepimizin ortak umudu aynıdır: Daha iyi bir yıl olsun.

Belki de ritüellerin en büyük hediyesi, bu ortak umudu yeniden hatırlatmasıdır.

 

Exit mobile version